Gazete ve televizyonlarını satıp medyadan çekilen Aydın Doğan
veda mektubunda "Kendi isteğimle, yayıncılık mesleğime nokta
koymaya karar verdim" diyor.
Ama kimse buna inanmak istemiyor.
Herkes meseleyi doğrudan siyasi gerekçelerle açıklıyor.
Hükümet yanlıları gelişmeyi "yenilgi" olarak görüyorlar. Muhalefet
bülteni olarak işlev gören ve çok zaman bel altına inen bu medya
grubunun da durumu kabul etmesine seviniyorlar...
Muhalifler de konuya, benzer şekilde siyaset cephesinden yaklaşıp
"Aydın Doğan baskılara dayanamadı" diyorlar.
Ben Aydın Bey'in satışın ardından yaptığı açıklamalarında samimi
olduğuna inananlardanım.
Bence kararı siyasi değil insani nedenlere dayanıyor.
Çünkü Simaviler'den Hürriyet'i alır almaz merkezden uzaklaştırıp
siyasileştiren Doğan, yıllardır yürüdüğü çizgide pekâlâ devam
edebilirdi.
Öyle ya, onca yıl, onca kritik dönemeçte medyasının her türlü
foyası çıktığı halde çekilmeyecek kadar cesur olan bir adam, şimdi
mi korkacak?
28 Şubat'ta medyasının oynadığı karanlık rol aradan geçen 20 yıla
rağmen hâlâ soruşturulmayan bir patron, gelecek birkaç yıldan mı
kaygılanacak?
Hayır elbette...
Aydın Bey kendisinin de dediği gibi artık yaşlandığını hissediyor.
Ve bir medya faaliyetinden ziyade "siyasi dava"ya dönüşen
misyonunu, her şeyini bırakacağı kızlarına devretmek istemiyor.
Muhtemelen de bu yükün kızlarına ağır geleceğini, kendisi gibi
kurnaz olamayabileceklerini düşündü.
Yani onlara güvenemedi.
Çok insani değil mi?
*** ARAMIZDA HÂLÂ GAZETECİ OLMAYAN
KALDI MI Kİ?
Türkiye İs...