MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Anayasa
değişikliği ile ilgili tartışmaya Hürriyet’te “katkı” verdi.
Orada diyor ki “Yargı bağımsızlığının güvencesi milli iradedir.
Güvence, milli uzlaşma bilincidir. Güvence demokrasinin erdem ve
emniyet duvarıdır”.
Prof. Dr. Yalçın güzel sözler söylüyor. Fakat “demokrasinin erdem
ve emniyet duvarı” ancak bir “temenni” olarak anlamlı.
Anayasalar söz konusu olduğu zaman dilekler, iyi niyetler,
beklentiler işin içine karıştırılmamalıdır.
Anayasalar, bağlayıcı metinlerdir ve uygulayanın kişisel
iradesinden bağımsız olarak kendi kurallarına uyumun güvencesini de
yaratmalıdır.
“Yargı bağımsızlığının güvencesi milli iradedir” denildiği zaman,
bunun mekanizmalarının da Anayasa’da yer alması gerekir.
Anayasa değişikliği eğer referandumda kabul edilirse, partili
Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği bir yargı düzeni geliyor.
“Partili Cumhurbaşkanı iyi niyetli olur, bu yetkiyi kendi
anlayışına göre bir yargı kurmak için kullanmaz” diyemeyiz. Bu
ülkenin gerçeklerini hepimiz biliyoruz.
Değişiklik gerçekleşirse, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 13
üyesinden ikisi, Cumhurbaşkanı’nın tayin edeceği Adalet Bakanı ve
Müsteşarı olacak. Geri kalan üyelerden 4’ünü de Cumhurbaşkanı
bizzat seçecek. Etti mi 6.
Geri kalan 7 üye, TBMM tarafından seçilecek. İlk turda nitelikli
çoğunluk aranacak ancak ikinci turda bu aranmıyor. İkinci oylamada
nitelikli çoğunluk sağlanamaz ise en çok oyu alan iki üye arasında
kura çekilecek.
İktidar çoğunluğunun belirleyeceği bir yargı düzeni
istenmiyorduysa, nitelikli çoğunluk aranmalı ve partiler “uzlaşma
bilinciyle” hareket etmek zorunda kalmalılardı.
Böylece HSK’nın bir partinin görüşleri doğrultusunda oluşmasının
önüne geçilebilirdi.