Dünkü AKP grup toplantısında Başbakan Binali Yıldırım konuşurken yine "idam" sloganları atıldı.
Başbakan da “O terörist başı hak ettiği cezayı mutlaka alacak”
karşılığını verdi.
Öyle görünüyor ki bir süre daha AKP’nin toplantılarında,
mitinglerinde “idam” konusu gündeme gelmeye devam edecek.
Parti yöneticileri de nabza göre şerbet verecekler, idam cezasını
yeniden getirmenin Türkiye’ye maliyetlerini hiç gündeme
getirmeyecekler.
Ben ilkesel olarak idam cezasına karşıyım.
Bu insanlığın ilkel dönemlerinden kalan bir cezalandırma biçimi ve
günümüzde medeniyet, bu ilkelliği reddediyor.
“İdam cezasının halen uygulandığı Amerikan eyaletleri medeni değil
midir” diye soracak olursanız, yanıtım yine aynı: Medeni
değiller.
Memleketimizde de böyle bir cezanın geri getirilmesinin toplumsal
zemini hazır aslında.
Ancak sorumlu devlet adamlığı, gerektiğinde toplumdaki şiddetli
rüzgârlara karşı durmayı, ülkenin geleceği için günlük politik
hesapları bir kenara bırakmayı da gerektiriyor.
Şunu herkes biliyor olmalı: Türkiye, idam cezasını yeniden
getirirse, Avrupa Birliği ile ortaklık hayallerine veda etmek
durumunda. Avrupa Konseyi üyeliğinin de askıya alınması
kaçınılmaz.
Türkiye, böyle bir maliyeti göze alabilir mi?
Öte yandan eğer Türkiye gerçekten demokratik bir hukuk devleti
olacak ise bu cezanın geri yürütülerek darbecilere uygulanabilmesi
de mümkün değil.
Ha, bu ilkeden de vazgeçecek isek orası başka tabii. Ama o zaman
sormamız da gerekiyor: Yenikapı’dan girdiğimiz yeni yol bu mu
olacak?
Bu değerlendirmeyi yapmak için insanın allame–i cihan olması
gerekmiyor.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan başlayarak bunu bütün AKP
yetkilileri de biliyor olmalı.
O zaman neden toplumun karşısına çıktıklarında, darbecilere zaten
uygulanamayacak idam cezasını geri getirmenin maliyetlerini ve
sakıncalarını anlatmıyorlar da adeta buna çanak tutuyorlar?
Düşünüyorum, aklıma iki olasılıktan başkası gelmiyor: