BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu'nun "Bana oy verin, ben de götürüp mührü Saray'a teslim edeyim" anlamına gelen seçim beyannamesi dört ay önce CHP'ye "Kaynak nerede" diye çıkıştıkları vaatlerin benzerlerini içeriyor.
O vakit CHP'yi bu ekonomik vaatleri nedeniyle "Nasıl olsa
iktidara gelemeyecek, bol keseden dağıtacağını söylüyor" diye
eleştirenler şimdi de aynı şeyi AKP için söyleyecekler mi, hiç
sanmam.
Tabii, bunları madem yapabiliyordunuz, 13 yıldır tek başınıza
iktidardayken neden aklınıza gelmedi sorusu da bir kenarda
duruyor.
Seçim beyannamesi, esasen Saray'ın korkularını yansıtıyor.
En büyük korku da bağımsız yargının bu ülkedeki varlığı!
Onun için bu bağımsızlığı sona erdirecek, vatandaşların devlete
karşı hak arayışlarını sınırlayacak bir yaklaşım var.
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru olanaklarının sınırlanması
bunlardan biri.
"Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi'ne getirdiği aşırı iş
yükünün, mahkemenin işlevselliğine zarar verme ihtimali karşısında
bu uygulamayı gözden geçireceğiz" diyorlar.
İyi ama bu hakkı getiren de bu parti değil miydi?
O zaman yapılan mı yanlıştı, şimdi yapılmak istenen mi? Şimdi
yapmak istedikleri doğruysa, bundan nasıl emin olabileceğiz?
"Yargının toplumsal meşruiyetini arttırmak için" Yargıtay ve
Danıştay üyelerinin seçimini, TBMM'deki çoğunluk partisinin keyfine
bırakacak vaat de var.
Bunu yapmak istiyorlar çünkü ne olur ne olmaz, günün birinde bir
bağımsız yargıç, geçmişin hesabını sormak konusunda kararlı
davranabilir, önlemini şimdiden almak istiyorlar.
Elbette bütün bunları yapabilmek için Anayasa değiştirecek bir
çoğunluğa ulaşmak da gerekiyor.
Araştırmalar, geçen seçimdekinden farklı bir sonuç göstermediğine
göre bunu nasıl yapabilecekler?
Bu daha çok mezarlıktan geçerken korkmamak için ıslık çalmaya
benzer bir durum olmalı!
AKP'nin şiddet ile mesafesi
BİR siyasi parti şiddet ile arasına nasıl mesafe koyabilir?
İlk akla gelen ve kolay yol tabii ki bizim gibi memleketlerde bol
bol demeç vermektir.