CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, HDP'yi eleştirirken "Diyarbakır'da sözde bir müftü, Eskişehir'de eşcinsel aday biz göstermiyoruz. Böyle bir derdimiz de yok" dedi.
Bugüne kadar muhalefet partilerinin programlarını
eleştiriyordu.
Muhalefet liderlerine yanıt yetiştirmeye çalışıyordu.
Anayasa'yı değiştirip Başkanlık sistemine geçişi sağlayacak bir
çoğunluk istiyordu.
"Gönlümde bir aslan var tabii" diyordu.
Ama bütün bunları sahte bir tarafsızlık gösterisi içinde
yapıyordu.
Böylece ilk kez kendi ağzından bir partinin milletvekili adaylarını
bizzat seçtiğini söyledi.
Bir parti lideri gibi çıkıp "Diyarbakır'da sözde bir müftü,
Eskişehir'de eşcinsel aday biz göstermiyoruz" dedi.
Böylece kendi ağzından da öğrenmiş olduk.
Kendisi Anayasa gereği tarafsız olmak için namusu ve şerefi üzerine
yemin etti.
Bunun kendisi için bir anlamı olmayabilir ama bizim için
anlamlı.
Yeminine sadık, namusunu ve şerefini tartışma konusu yaptırmayacak
bir Cumhurbaşkanı istiyoruz, hepsi bu.
***
Aynı gün Başbakan Ahmet Davutoğlu da Siirt'te konuştu.
O da şöyle dedi: "HDP Güneydoğu ve Doğu'da müftüleri, Batı'da ise
ateistleri aday gösteriyor."
Buradan da anlıyoruz ki artık Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın
konuşmalarını da aynı ekip hazırlıyor.
Demek ki günün teması HDP'nin müftü, ateist, eşcinsel vs adayları
üzerinden gitmek olarak belirlenmiş, ikisi de aynı cümleyi değişik
kelimelerle kuruyor.
Müftülerin, ateistlerin veya eşcinsellerin aday gösterilmelerinin
neresi kötü olabilir?
Onlar da bu ülkenin vatandaşları değiller mi, seçme ve seçilme
hakları yok mu?
"Dağdaki çobanın oyuyla, benim oyum bir olabilir mi" diyen mankeni
linç etmek için kuyruğa girenler, şimdi adayların kişisel
kimlikleri, tercihleri üzerinden politika yapmaya çalışıyorlar.