BİR daha hiç göremeyeceğinizi bildiğiniz sevgilinizden bir hatıra almak, hayatınızın sonuna kadar onu saklamak isteseydiniz, bu ne olurdu?
Baktıkça size onu hatırlatacak, bir daha hiç gelmeyecek güzel
günleri hatırlatacak küçük bir hatıra.
Eski yıllarda olsaydı, buna yanıtım "Mektuplar" olurdu ama artık
kimse mektup yazmıyor, e–posta yazmaya bile üşeniliyor. Varsa
yoksa, whats up, SMS, sosyal medya mesajları vs.
Onlar da uçucu, yanlış bir parmak hareketinizle sonsuza kadar
kaybedebileceğiniz şeyler.
Bir düşünün bakalım, en çarpıcı ne olurdu?
O parçaya bakarken, çok geride kalmış bir akşamüstü, sahilde akşam
melteminde saçları uçuşan kadını hatırlatacak en önemli parça!
İlk akla gelen bir tutam saç olmalı, bir sarı bukle.
Küçük bir zarfın içine konmuş.
Yıllar geçse bile rengini kaybetmeyecek, şampuanının kokusu uçsa
bile önemli değil, koku hafızası hiç silinmez çünkü, onu
parmağınızın ucuyla zedelememeye çalışarak okşarken içinizi
sızlatacak o kokuyu duyarsınız zaten.
Kim bilir, belki eski günlerden kalmış, siyah–beyaz bir
fotoğraf.
Hayatınız boyunca unutamayacağınız o kadının, küçük bir kızken
çektirdiği bir fotoğraf: Başında kirazlı beyaz şapkası, dantelli
minik eteği, ipincecik kollarında pembe rafyadan örülmüş bir hasır
çanta.