Maç, bir haftadır spor sayfalarında yazılıp çizildiği gibi başladı. Fenerbahçe, rakip yarı alanda ve orta sahada sıkı bir baskı yaptı, kaptığı toplarla rakip kaleye hızla gitmek istedi.
Bu oyunun sonuç vermesi de sürpriz olmazdı, ikinci denemelerinde
kapılan top Isla-Dirar trafiğiyle Giuliano’ya çıkartıldı ama Fabri
golün Fernandao tarafından atılmasına izin verdi.
Bu oyun maçın ilk 25 dakikası dolduğunda ikinci bir golü
üretemediyse bu biraz da şans ile açıklanabilir; Fernandao’nun uzak
direkte topu direğin dibinden dışarı yollamasından söz
ediyorum!
25 dakika sonra roller değişti, rakibi Fenerbahçe’nin oyun alanını
daraltıp, baskıyla topa sahip olma çabasına Beşiktaş iyi yanıt
verdi.
Bu oyun Fenerbahçe’nin “en az isabetli pas ile oynadığı ilk yarı”
olarak lig tarihine geçmiş oldu.
Baskıyla ikinci topları kazanan ve atağa çıkmaya çalışan bu kez
Beşiktaş oldu ve ikinci yarı boyunca da tablo değişmedi.
ŞAPKA ÇIKARTTIK
Fenerbahçe topu tutamadı, tipik bir “küçük takım oyunu” oynadı,
topu ileri vurdu, top duvara çarptı geri geldi!
Quaresma’nın kişisel şovunu da zevkle seyrettik, Kameni’nin gole
izin vermediği pozisyondaki şutu ve öncesinde topu kazanışı
izlemeye değerdi.
Ama ikinci yarıda öyle güzel bir gol attı ki biz şapka çıkarttık,
Aykut Kocaman da Valbuena inadından vazgeçmek zorunda kaldı ve
“hamle” yaptı!
Bu “hamle” için neden mağlup durumla düşmeyi bekledi?
Bu tür oyunlarda oyunu değiştirmek için şapkadan tavşan çıkaracak
oyuncular lazım: Quaresma gibi.
Kocaman, Alper yerine Valbuena’yı düşünseydi, golden önceki
Fenerbahçe hızlı atağı Alper yerine Valbuena ile yapılmış olsaydı,
durum değişir miydi? Belki. Denemeye değer miydi? Değerdi!
Kocaman, kendi inadına yenildi. Maçın
Adamı: QUARESMA
DÜN seyretmekten zevk aldığım her şeyi yaptı. Golü hak etmişti.
İlk...