DÜN gece yerinde olmak istemeyeceğimiz tek insan maçın hakemi Bülent Yıldırım’dı. Bir gün önce Cüneyt Çakır’ın kucağına bıraktığı bomba ile maça çıktı ve ilk yarım saatte o bomba her an patlayacakmış gibi maçı “idare etti”.
Advocaat, aslına bakarsanız pek de beklemediğim bir kadroyla
saha çıktı. Alper ve Salih’in, ikisinin bir arada ilk 11’de
olmasını beklemiyordum ama benim beklemediğim şey işe yaradı.
Başakşehir mükemmel bir takım. Oyunlarına karşı bir plan
geliştirmek çok zor, deneyebileceğiniz her şeye karşı bir çözüm
bulmaları da çok zaman almıyor.
İLGİNÇ ANLAR...
Ancak büyük bir disiplinle oynayan Fenerbahçe’ye karşı bir çözüm de
üretemediler.
Dün maçın hakemi, söylediğim gibi kucağında bir bombayla sahaya
çıktı ve gereksiz bir çok düdük çaldı.
Sarı kartlarına diyebileceğim bir şey yok, haklıydı. Ama yanından
geçen topun hızıyla yere düşenlere bile düdük çaldı ki, futbol
böyle bir şey değil.
Gündüz seyrettiğimiz İngiliz maçlarında hakemlerin dönüp
bakmayacağı pozisyonlarda bile düdük çaldı, Lens’in her düdükten
sonraki yüz ifadesinde görüldüğü gibi bunları anlamamış olmasından
daha doğal bir şey yok.
Ve bu “mücadele” oyununda ilk yarıda kaleyi tutan tek şutun gol
olması da ancak taraftarların yaptıkları büyü ile
açıklanabilir.
Penaltıyı kalecinin yatacağı yere atmak bir profesyonel futbolcu
için pek akıl almayacak bir şey ama yapabiliyorlar, Fernandao da
onu yaptı. Karavaiev’in adeta boş kaleye dışarı vurması da ilginç
bir pozisyondu.
GELiŞEN OYUNCULAR