HAYIR günü şaşırmadım, biliyorum, bugün cumartesi.
Hayır, bazı din adamlarının ramazan aylarında televizyonlardan
filan kazandıkları paraya da göz dikmiş değilim.
Şimdi bir alıntı yapacağım, dünkü gazetelerden birinde yayınlanan
bir “Cuma sohbeti” köşesinden yaptım bu alıntıyı.
İsim vermiyorum çünkü amacım polemiğe neden olmak değil.
Bu alıntıyı yapıyorum çünkü biliyorum ki Müslümanların önemli bir
çoğunluğu böyle düşünüyor.
Buyurun, okuyalım:
“Dünyaya yön vermeye çalışan uluslar doymaz bir açgözlülükle bütün
dünyayı kontrollerinde tutmak istiyorlar. İslam beldelerinde
birbirlerine zıt örgütler kurduruyor ve savaştırıyorlar. Aldıkları
dolar ve Euro’ları ya ceplerine ya da yeni sömürge alanlarına
aktarıyorlar. Pragmatisttirler. İlkesizdirler. Zalimdirler.
Zalimlerden yanadırlar. İslam’a düşmandırlar. Güçleri yetse ya
Müslüman bırakmazlar veya sadece emir alan kapıkulu Müslümanlara
müsaade ederler.”
Yazı bu minval üzerine devam ediyor, hain ve alçak Batılılar,
zavallı ve mazlum Müslümanları nasıl parmaklarında oynatıyorlar,
onu anlatıyor.
Bu yazının yayınlandığı gün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
da Pakistan Meclisi’nde yaptığı konuşma gazete
manşetlerindeydi.
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında şöyle bir bölüm var:
“El Kaide ve onun bir parçası olarak ortaya çıkan DEAŞ gibi terör
örgütleri, sadece ve sadece Müslümanlara zarar veren, İslam’a karşı
yürütülen savaşın aracı olan yapılardır.”
Cumhurbaşkanı da belli ki bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu
durumu Batılıların bir komplosu olarak değerlendiriyor.
Gazeteden yaptığım alıntı ile Cumhurbaşkanı’nın sözleri büyük bir
uyum içinde. Bu da doğal çünkü belirttiğim gibi Müslümanların
önemli bölümü böyle bir gerçeklik içinde yaşıyorlar.
Peki öyle mi gerçekten?
Sünni–Şii kavgasını, “Batılılar”mı yarattı?
Hz. Hüseyin’i öldüren bir CIA ajanı mıydı? İyi ama o vakit daha ABD
bile keşfedilmemişti.
Taliban, El Kaide, IŞİD, Boko Haram, El Nusra gibi örgütleri kurup
finanse edenler Batılılar mı?
Cumhurbaşkanı, Pakistan’daki konuşmasında bu terör örgütleri
mensuplarının kullandıkları silahların Batı menşeli olmasına dikkat
çekiyor.
Bu da terörist örgütlerin esasen Müslümanlara karşı kurulan Batılı
bir komplo olduğunun delilini oluşturuyor.
Gerçekten böyle olabilir mi? Silahların menşei “Batı”, böyle
homojen bir yapı mı ki bir merkezden değişik terör örgütleri
kurabiliyor, onları silahlandırıp Müslüman kılığında Müslümanların
üzerine mi salıyor?
Bu bakış, Müslümanların neden bu sorunu bir türlü çözemediklerinin
kaynağını oluşturuyor aslında.
Gerçek doğru tarif edilmediği için, sorunun kaynağı doğru tarif
edilmediği için bir hayali gerçeklik içinde yaşayıp gidiyoruz.
Sorunun nedenini görmemek, daha doğrusu görmek istememek bu tür
aşırı örgütlerin zemin bulmasını da kolaylaştırıyor.
Unutmayalım ki bu ülkenin bazı yöneticileri bile IŞİD ortaya çıkıp
ilk kafa kesme eylemlerine giriştiğinde onları “öfkeli gençler”
gibi değerlendirmişti.
Müslüman dünyasının artık görmesi gereken şey şu ki bu tür aşırı
örgütleri yaratan şey, bu coğrafyada hâkim olan cehalet ve
hurafelerin din zannedilmesidir.
Bunu düzeltmek ise Müslümanlara düşen bir görevdir.
Hurafelerin din zannedilmesinin önüne nasıl geçilecek?