DEMOKRAT olmaktan başkaca bir “siyasi kusuru” olmayan Prof. Dr.
İbrahim Kaboğlu gibi akademisyenlerin görevden çıkarılmaları ya da
FETÖ’nün hapse attığı gazeteci Ahmet Şık’ın, FETÖ’cü olduğu
iddiasıyla tutuklanması hakkındaki görüşü sorulunca, Başbakan
Binali Yıldırım şu yanıtı verdi:
“Büyük olayda hatalar oluyor mudur, oluyordur. İntikam değil,
adalet diye ilk gün söyledik. Kurunun yanında yaş da yanıyor
olabilir.”
Başbakan, bunu düzeltmek için OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu
kurulduğuna dikkat çekiyor.
“Şimdiye kadar yaptığımız, bu kararı verenler, verdikleri kararı
tekrar inceliyor, ya kararını düzeltiyor ya da kararım doğru
diyordu. Çok doğru bir iş değil ama başlangıçta başka yolumuz
yoktu. Verdiği kararı hemen düzeltemez kimse. Bunun doğuracağı
sonuçlar da olabilir. İdarede böyle bir şey çok arzu edilen bir
durum değil” diyor.
Başbakan, “çok doğru olmadığını” kendisinin de ifade ettiği bu
işlemler nedeniyle binlerce kişinin mağdur olduğunu,
üniversitelerin kürsülerinin boşaldığını biliyor sanırım.
Ve kendisi esasen “doğru olanı” yapmak için o görevde.
“Çok doğru olmadığını” bildiği işlemlerin yapılmasına neden hâlâ
izin veriyor, bunu merak ettim.
Başbakan, “Terör faaliyeti yapmadan bir kişi hakkında ‘Ben senin
FETÖ’cü olduğundan endişe ediyorum’ diye işlem yapmak hukuk
devletine yakışmaz” diyor. Miladı da getirip 17–25 Aralık’a koyuyor
ki o tarihe kadar FETÖ’nün gelişmesi için kendi sorumlulukları
sorgulanmasın.