DÜN bu yazıyı yazdığım saatte TBMM henüz başkanını seçememişti, üçüncü tur oylaması bitmek üzereydi.
Ama aslına bakarsanız MHP liderinin önceki gün ve dün yaptığı
açıklamalar, başkan seçimini de bir formaliteye dönüştürmüş
bulunuyordu.
"HDP'nin oy verdiği adaya oy vermem" diye yola çıktı, "CHP çatı
aday İhsanoğlu'na oy versin"e geldi, ardından da "Dördüncü turda
bizim adayımız olmazsa boş oy kullanırız" dedi.
Bu "politika"nın bir tek sonucu olabilirdi, AKP'nin adayı Meclis
Başkanlığı seçimini son turda alıp götürebilirdi.
Böylece muhalefet, Devlet Bahçeli'nin "Onunla konuşmam, bununla yan
yana durmam" politikası nedeniyle aslında çoğunlukta oldukları
Meclis'in başkanını götürüp AKP'ye hediye etmiş oldular.
Ortağı olduğu koalisyonu bozup, AKP'nin iktidara gelmesiyle
sonuçlanan erken seçime gitme ısrarından sonra bir kez daha
Bahçeli, AKP'nin değirmenine su taşımış oldu.
Olabilir, bu nedenle onu eleştiremeyiz. Sonuçta bir partiyi
yönetiyor, partisinin kurulları ona güveniyor, o da böyle bir
politikayı doğru buluyor. Partisinin milletvekilleri de bu
politikayı doğru bulmuş olmalı ki onun istediği yönde oylarını
kullanıyorlar.
Ama tarih, bu tür "anti politikaların" sahiplerinin sonunda
güldüklerini hiç yazmıyor.
Politika, sorunları çözmek için yapılır. Esasen "pozitif" bir
eylemdir. Demokratik uzlaşma sorunlara ortak çözümler üretebilmek
için gereklidir ve esasen "parlamento" diye bir organın varlığı
bunu sağlamak içindir.