Uzaklarda bir deniz.
Denizin kıyısına kaçmış, balıkçı bir dostu dahi olmayan, yalnız bir
adam gibiyiz.
Dünyada ve ülkemizdeki yaşanananları hatırlamaya çalışıyoruz.
Nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. Kış akşamlarında büyüklerimiz
üç ay süren kara kış günlerini bir kış masalı gibi anlatmakla
bitiremezdi!
Ve II Dünya Savaşı günlerinde karneye bağlanan ekmeğin,
kömürsüz, odunsuz, elektriksiz, şekersiz, kahvesiz, yağ, un ve daha
nice gıdanın olmadığı, bulunamadığı “kıtlık” yani o yokluk
günlerinin uzun hikayelerini öyle anlatırlardı ki, yaşamaktan
korkardık... Korkuların gölgesinde yaşamaktan korkarak büyüdük
büyümesine ama çoğu zaman farkında olmadan korkularımıza yenik
düştük...
Belki de bu yüzden, hayata karşı yeterince direnemedik, baş
kaldıramadık...
Ve kendimiz olamadık...
Lakin, sabrı, acıyı ve yokluğu da bilmiş olduk. Daha önemlisi,
devletin güçsüz ya da güçlü olması halinde nelerin olabileceğini ve
yaşanabileceğini öğrendik...
Büyüklerimizin dudaklarında eksik olmayan bir dua vardı;
-Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin!
Bu dua ile büyütüldük... Devlete ve millete olan sadakatin türküsü
ile büyütüldük...
Ve yıllar geçtikçe devletsiz yaşamanın ne olduğunu öğrendik ve her
geçen gün biraz daha önemini anladık...
***