Bu ülkede bir telif yasası var...
Bir de bu yasaya dayanarak sanatçıların telif haklarını takip eden
kuruluşlar var...
Biri de MESAM...
Başkanı ise dostumuz Orhan Gencebay...
Yaşanan zulmü Orhan ağabeyin de bilmesi lazım...
Batsın Bu Dünya şarkısını isyan edercesine söyleme sırası
bizde.
Ve yine değerli ağabeyimiz Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Nabi Avcı
hocamızında yıllar önce çıkartılan yasanın zulüm tarafını bilmesi
gerekiyor.
*
Yıllarca sabır ettik ama artık yazmaya karar verdik...
Lakin, bu yasa çıkartıldığında medya yöneticilerinin,
kuruluşlarının ve bu kuruluşların hukukçularının, gazetecilerin
ruhu bile duymamış sanki...
Ve bu yasanın gazeteci düşmanlığı üzerine inşaa edildiğini
de...
Çünkü, sanatçıları koruyalım diyerek çıkartılan yasanın
uygulanmasında olağanüstü istismar, keyfiyet var.
Bu keyfiyet ise bir zulme dönüşüyor.
RTÜK de bu keyfiyete dahil olmuş.
*
Anlatalım...
99 ve 2010 tarihleri arasında on iki yıl boyunca bir televizyon
kanalının genel yayın yönetmenliği yaptık.
Sorumluluğumuz sadece haber bültenlerini kapsamaktaydı.
Haber programları dahi haber merkezine bağlanmazdı çünkü reytinge
endeksli yapımlardı.
Kurumun radyosuyla ise hiç ilgimiz yoktu.
Yöneticileri de patrona bağlıdır.
*
24 saat süren yayın akışı içerisinde haber bültenlerinin toplam
yayın süresi iki saati geçmez.
Hala da öyle.
Haber kanallarında bu durum biraz farklı.
Geriye kalan 22 saatin nasıl doldurulduğu ise ortada...
Dizi, film, dedikodu, çöp çatan tarzı ile vur patlasın çal oynasın
programlarından geçilmiyor...
Ve yarışma programlarıyla...
Para da bu programlara gelen reklam ve sponsorluklardan
kazanılır.
Haber merkezleri ise her zaman ikinci sınıf muamele görür.
Hatta hiç olmazsa daha iyi olur anlayışı hakimdir, yönetim
katında.
*
“Vur patlasın çal oynasın” tarzı eğlence programlarını hazırlayan
birim ise tv kanalının program müdürlüğüdür.
Ve bu birimin haber merkezi ile zerre kadar bir ilgisi de
yoktur!
RTÜK, tüm televizyon ve radyo kanallarının yönetici ve sorumlu
listesini ister.
Kanalı yöneten genel müdür, muhasebe, reklam, program ya da insan
kaynakları birimi kanalı yönetir...
Yönettikleriyle de kalmaz biz habercilerin kafasında sabahtan
akşama kadar boza pişirirler.
Yasa önünde yükümlü ise kanalın sorumlu müdürü veya bizleriz.
Olası her şikayette RTÜK’ten kanalın sorumlu kişisinin ismi alınır
ve suç duyuruları başlar. Ve ardından gelsin davalar...
Kanalı yöneten bu ekibi adliye koridorlarında kimse göremez.
Ve genel müdürcülük oynayan yöneticilerini de.
Varsa yoksa bütün çorap biz gazetecilerin başına geçirilir.
*
Gelelim MESAM işine...
MESAM radyo ve tv kanallarıyla telif sözleşmesi yapamıyorsa, kanal
ve radyolar eğer imzalaya yanaşmıyorsa RTÜK’ten sorumlu müdürün
ismini alırlar.
Kendi avukatları noterle birlikte suç tespiti yapma avına
çıkarlar.
Beş saniye dahi izinsiz bir müzik yayınlanmışsa artık fikri ve
sınai hakları maceranız başlıyor demektir...
Sorumsuz sorumlu müdür hakkında ceza davası açılıyor...
Ve adliye koridorlarına taşınmaya başlıyorsunuz...
Suçun adı ise izinsiz bir eser çalmak değil, hırsızlık diye
geçiyor...
*
2007 yılında bilgim dışında personel ve idari birimler genel
müdürün talimatıyla RTÜK’e bizi sorumlu müdür olarak bildirmiş.
Tv kanalı ve radyo tek şirket çatısı altında toplandığından RTÜK’e
bildirilen tek sorumlu müdür ismi de haliyle biz
olmuşuz...
Ve yasa önünde ise tek sorumlu da haliyle biz oluyoruz.
Bu durumu farkettiğimizde ise yönetime itiraz ettik ve durumu
düzelttirdik.
Çünkü, hem genel yayın yönetmeni hem sorumlu müdür aynı kişi olamaz
dedik.
Ki bize göre her zaman bu sorumlu müdürün bir avukat olması
gerektiğini de söylememize rağmen bir türlü yapılamadı.
*