Dilini kesip getirin emrini veren darbeci komutan, acaba nerede
yetişti?
İçimizden mi çıktı?
Sınırları zorlayan bir mantık var karşımızda.
Böyle bir mantığa sahip olmak için, bugüne kadar o komutan ne yedi,
ne içti kim bilir?
Kendi değerlerine bu derece büyük bir nefret duyabilecek hale
gelene kadar neler okudu, neler dinledi, neler duydu?
15 Temmuz darbe girişimi gecesi okunan selalar, vatanını sevenlere
büyük destek verdi.
Sela okuyan müezzine karşı görülmemiş bir düşmanlık hisseden ve
askerlere “müezzinin dilinin kesilip getirilmesi” emrini veren o
komutan kılıklı terörist için, biri çıkıp “Senin benim gibi bu
memleketin insanı” diyecek olsa, inanır mısınız?
*
Bugüne kadar bu derece vahşi düşünen bir düşman görmemiştik.
Kimi zaman yedi düvelle yetmiş cephede çarpıştık.
Yunan'ından Rus'una, İngiliz'inden Fransız'ına pek çok devlet çıktı
karşımıza.
Hiç birinde böylesine aşağılık bir tepkiye rastlamadık.
Ezandan seladan rahatsız olanlar vardı şüphesiz.
Ezanımızı selamızı kesmek isteyenler oldu.
Fakat camide sela okuyan müezzinin dilini kesmek…
İşte bu sınırları zorlamadan aşan bir emir.
Boşuna söylemedik, “Elin gâvuru bizimkilerden insaflı” diye.
*
Onlar daha usturuplu yapar ne yapacaksa.
Ezanımızdan rahatsız olduysa, gider imamların, müezzinlerin evine
baskın düzenler, uyduruk gerekçelerle gözaltına alır.
Namazlarımız battıysa, camileri ateşe verir.
Yakar, yıkar, bazı camileri gece kulübüne çevirir.
Baskılara dayanacak hali kalmadığı için, başkentte cami yapılmasına
izin vermek zorunda kaldıysa, “minaresiz yapılması” yönünde karar
alır.
Mevcut camilerin minarelerini yüksek bulduğu zaman, kısaltılması
için kanun çıkartır.
Bazı kıymetli camilerin satışa çıkartılması için baskı yapar.
Takdir edilen üç kuruşluk bedel karşılığında o camileri alan
kişiler, yerine başka binalar diker.
Beş yüz yıllık camilerin statüsünün değiştirilmesi için
yöneticileri usulünce ikna eder ve oralar müzeye çevrilir.
Bütün bunlar bazen kabaca yapılsa da çoğunlukla ilm-i siyasetle
davranırlar.
*