O gün öyle bir gündü ki yer gök kılıç şakırtısı, at kişnemesi.
Sultan Alparslan, Malazgirt ovasında Bizans ordusunu yendi. Anadolu
yurt oldu.
O gün öyle bir gündü ki Osman Gazi'nin rüyasını oğlu Orhan Bey
gerçekleştirdi, ata vasiyetini tutarak Bursa'yı fethetti.
O gün öyle bir gündü ki yüzyılların hayali nihayet gerçekleşti.
Ulubatlı Hasan, surların burcuna sancağı dikti. Konstantinapolis,
İstanbul oldu. Genç sultan ikinci Mehmet, Fatih'ti artık.
O ne güzel komutan, onun ordusu ne güzel orduydu; Efendiler
Efendisi'nin övgüsüne mazhar.
Bunlar en önemlileri. Geride daha nice büyük zaferler var ki
bazılarını unutmuşuz bile.
Kayıpları, hezimetleri ise hiç hatırlamak istemiyoruz. Asya, Avrupa
ve Afrika'ya hükmeden cihan devletinden, küçüle küçüle bir avuç
Anadolu kaldıktan sonra bile, keferenin gözüne büyük göründük.
Kalan kısmı da işgal ederek parçalamayı hedeflediler. Adına 'Sevr'
dediler. Bize lütfedip bıraktıkları, iki karış toprak. Az kaldı
başarıyorlardı. Bu millet, o planı da alt etmeyi bildi.
*
Baktılar ki zorla olmuyor, başka türlü metotlar icat ettiler, yeni
yeni taktiklere başvurdular.
“Bizim gibi olacaksınız” diye diretmek en çarpıcı yöntemdi. Düşmana
benzedikten sonra, ortada savaş mı kalır?
Kılık değişti, kıyafet değişti. Şapkanın altındaki kafalar,
kafalardaki düşünceler değişti. İdealler, ülküler değişti. Yazı
değişti, takvim değişti, ölçü-ayar değişti. Okkayı unuttuk, okkanın
altına gittik.
Halep oradaysa, arşın buradaydı; lakin arşın neydi?
Bize biçilen deli gömleğiydi. “Bak ne kadar yakıştı” dediklerinde
neredeyse inanıyorduk.
Hafızasını yitirmiş nesiller yetiştirdik. Gelecekten ümitsiz,
geçmişten utanan. Ne Batılı olduk, ne Doğulu kalabildik. Hibrit bir
topluluk olduk, rahatladık. Kendine güvensiz, karamsar.
İki çarpıcı cümleyi slogan edindik. “Gâvur yapmış arkadaş” ve
“Bizden adam olmaz.”
Bin yılı aşkın süredir güneşi kovalayıp hep batıya yürürken, bir
yerden sonra ne kızıl elma kaldı elimizde, ne de büyük
düşünceler.
*