Bazı haberleri okurken "Keşke bu haberler düzmece olsa" diye
içinizden geçirdiğiniz olmuyor mu? Sırtınızı dayadığınız, en gizli
bilgilerinizi paylaştığınız ve yarım yüzyılı aşkın süredir
"Stratejik Ortak" olarak gördüğünüz Amerika Birleşik Devletleri'nin
Türkiye'yi hedef alan her türlü komplonun içinden çıkması sizi de
hayal kırıklığına sürüklemiyor mu?
ABD ve teröristler
Son haberi gördünüz mü bilmiyorum.
Hatırlatayım...
"ABD koruması altında Rakka'dan çıkarılan DEAŞ'lı teröristler
arasında, 2 çok tehlikeli isim vardı. Türkiye'de kanlı saldırıların
talimatlarını veren isimler olarak bilinen İlhami Balı ile
Dokumacılar grubunun elebaşısı Mustafa Dokumacı da Rakka'dan
tahliye edildi. İki terörist de Türkiye'de arananlar listesinde
kırmızı kategoride yer alıyor."
Bu haberi okurken Ankara'dan Afganistan'a giderken "Türkiye'de uzun
zamandır terör saldırılarının olmamasının ABD sayesinde olduğunu"
söyleyen ABD'nin büyükelçisi John Bass'ı hatırlamadınız mı?
Kabul edilebilir mi?
Hani "Ben kendimi düşmanlarıma karşı korurum, beni düşündüren
dostlarımdan gelecek saldırılardır" özdeyişinin doğrulanması
edebiyat açısından sevinilecek bir durum olsa da, bu durumu yaşamak
pek de hoş bir şey değil... İşin en tehlikeli yanı da, kamuoyunda
oluşan tepkilerin, dış politika çizgimizi rayından çıkartması
ihtimalidir.
ABD ve FETÖ
Adeta planlanmış şekilde Türkiye'nin hedef alındığı Amerikan malı
girişimler, Türkiye'nin ABD ile olan stratejik ittifakını da, NATO
ortaklığını da kamuoyunda tartışılır hale getirmiştir... ABD
yargısının FETÖ destekli bir çizgiye girmesi bu tabloya tuz biber
ekmiştir.
Dış politikamız
Oysa dış politikanın temel çizgisi kamuoyu eğilimlerine göre değil,
jeostratejik ve jeo-politik gereklere göre belirlenir. Ortadoğu'da
garip ittifakların oluşturulduğu ve haritaların yeniden
çizilmesinin planlandığı bir dönemde, dış politikanın toplumsal
öfkelere dayalı olarak belirlenmesi, tabii ki doğru değildir.
Türkiye'nin bölgedeki ağırlığı, dış politikasının istikrarlı
olmasından da kaynaklanmaktadır.
Çizgiyi korumak
Özetle, ne kadar öfkelensek de dişimizi sıkıp istikrarlı dış
politikamızın ana çizgisini koruyabildiğimiz takdirde, sonunda ABD
de, NATO da hizaya geleceklerdir. Çünkü bu bölgede Türkiye'yi
kaybetme gibi bir lüksleri yoktur.