Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmenin
sıcak bir dostluk havasında gerçekleşmesi, ne Türkiye'nin ne de
Amerika'nın karşı taraftan beklentilerinin karşılanacağı anlamına
gelmiyor.
Galiba yeni dünya düzeninin bir özelliği de bu... Yüz yüze görüşen
ülkelerin liderleri birbirleri hakkında ne kadar muhabbetli sözler
söyleseler de, kimse kendi savından taviz vermiyor.
Bu da bir yöntem
Acaba doğru olan Kuzey Kore diktatörü Kim Jong-un'un yaptığı gibi
yapmak mı? Yani hem Trump'ın "Kuzey Kore'yi yerle bir ederiz"
şeklindeki sözlerine karşı "Hadi oradan beyni sulanmış bunak" demek
ve "Daha büyük çaptaki bir hidrojen bombası denemesini Pasifik'te
yapmaya hazırlanıyoruz" diyerek Trump'a cevap vermek mi?
Arkadaşım Donald
Tabii ki Erdoğan ile Trump arasında bu çeşit korku filmlerine uygun
diyalogun olması mümkün değil. Çünkü biz "Stratejik Ortaklar"ız.
Bizim liderlerimiz karşı karşıya geldikleri zaman, dostluklarının
derinliğinden ve stratejik ortaklığın en güçlü olduğu zamanda
bulunduklarından falan söz ederler.
Erdoğan-Trump görüşmesi öncesi ve sonrası yapılan açıklamalar da
böyle olmadı mı? Erdoğan Trump'tan "Arkadaşım Donald" diye
bahsetti. Trump da "Artık Erdoğan benim arkadaşımdır" diye açıklama
yaptı.
Değişiklik yok
Ama sonuçta Fetullah Gülen Pensilvanya'daki ikametine ve
tezviratına devam edecek. ABD PYD'ye bedava silah verecek ama
Türkiye'ye silah satmayacak.
Türkiye de Rusya'dan S-400 füzeli savunma sistemini alacak.
Suriye'de ABD ile işbirliği yapmayacak. İki taraf da birbirlerine
âşık olsalar bile o şarkıdaki şu sözleri mırıldanıyorlar sanki: "Ne
senin aşkına muhtaç ne esirin olacağım." Ama ikisi de şarkının
devamı olan "Öyle bir sevgili buldum ki seni unutacağım"ı
söyleyemiyorlar.
Ne yapabiliriz ki? Bu büyük oyun böyle devam eder ve bizler de "Ya
Kore'de bir nükleer savaş çıkarsa ya da Kuzey Irak referandumu
sıcak bir savaşa dayanırsa" endişesi ile olayları izleriz.