Türk-Amerikan ilişkileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkan
Trump'la görüşmesinden sonra tabii ki eskisinden daha iyi
olacaktır. Ama bu iki ülkenin eski günlerdeki gibi olmaları da
beklenmemelidir. Çünkü ABD'nin dış ilişkilerinin yönünü sadece
Başkan belirlemiyor... Pentagon, istihbarat örgütleri, silah
sanayicileri ve çeşitli çıkar grupları, Başkan'dan çok daha
etkilidirler.
Trump'ın işi zor
Nitekim Trump daha önce ne
söylediyse, bir anda bunun tam
tersini yapmak zorunda kalmıyor mu? Seçim
kampanyasında da, başkan seçildikten sonra da
Müslüman ülkelerin insanlarını ABD'nin güvenliğinin
tehdidi olarak göstermişti. Amerikan
işgalindeki Irak'ın vatandaşlarına bile vize
yasağı koymuştu. Hemen sonra bu yasağı
kaldırmakla kalmadı. İlk yurtdışı seyahatine
Suudi Arabistan'ın ziyaret edilmesini de koydu.
Çünkü ABD Suudilere silah satacak.
1 Mart tezkeresi
Türk-Amerikan ilişkilerine bu açıdan
baktığınızda, eski düzenin kırılma noktası
2003'te, 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de reddedilmesidir.
Bu olay Pentagon'la Türk Genelkurmayı
arasındaki derin ilişkiyi bozmuştur. Ve zamanla
Türkiye'de Silahlı Kuvvetler dahil tümvesayet
kurumlarının hizaya getirilmeleri sürecinde,
Türk-Amerikan ilişkileri de normal bir zemine
oturmuştur. Artık iki ülke de kendi çıkarlarını ön
planda tutan ve eşit düzeydeki bir dostluğun
taraflarıdır.
Çok taraflı ilişkiler
Kısacası Yeni Türkiye dış ilişkilerde de
eskisinden farklı bir zemindedir. ABD'ye ya da Almanya'ya
teslimiyet artık söz konusu değildir. Türkiye Rusya ile de Çin ile
de dostluk etmekte ve hatta stratejik önemdeki yatırımlarda bu
ülkelerle ortaklığa girmektedir. Tabii ki Erdoğan'ın Trump'la
görüşmesi iyi olmuştur. Ama ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross
Wilson'un şu gözlemi de bir gerçeği yansıtıyor: