Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda, yakın ve uzak tarih biz
gazetecilerin de ilgi alanındaydı. Yurttaki ve dünyadaki güncel
gelişmelerin kökenlerini anlamaya çalışırken, tarih kitaplarının
dayanak kılındığı dizi yazılar hazırlardık. Şevket Süreyya Aydemir
ve aynı alanda kalem oynatan yazarların kitapları çok okunurdu.
Tarihin yorumlanmasını henüz televizyon dizilerine bırakmamıştık.
Bugün ulaşılması zor belgelere ulaşan Murat Bardakçı gibi gazete
yazarları, o günlerde paylaşılmazdı.
Atatürk ve sistem
Bugün "Kim Cumhurbaşkanı seçilecek" ya da "Cumhurbaşkanlığı
sisteminin kökeni nedir" benzeri soruların cevaplarını verirken,
daha önce hem Cumhurbaşkanı hem de CHP'nin başkanı olan Mustafa
Kemal Atatürk'ün o dönemde taşıdığı sorumlulukları ve Atatürk'ün
sisteme bakış açılarını hatırlamamız, bugün ve yarın Cumhurbaşkanı
seçilecek kişilere ışık tutacaktır.
Mesela henüz 1924 Anayasası'nın getirdiği parlamenter sisteme
geçilmeden, yani 1921'de "Bu hükümet kitaplarda adı geçenlerden
hangisidir?" şeklindeki bir soruya şöyle cevap verir:
Kimseye benzemez bir sistem
"- Efendiler bizim hükümetimiz demokratik bir hükümet değildir,
sosyalist bir hükümet değildir... Fakat ne yapalım ki demokrasiye
benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş!
Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz!"
"Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri" Fahrettin Altay'ın "10 yıl Savaş
ve Sonrası", Şevket Süreyya Aydemir'in "İkinci Adam" gibi kitapları
elinizin altında tutarsanız, konu sıkıntısı çekmenize imkân
yoktur.
Hatay'dan Afrin'e...
Örneğin bugünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Afrin Operasyonu"
sırasında neler hissettiğini anlamak için, Atatürk'ün henüz bizim
olmamış durumdaki "Hatay" için neler hissettiğini hatırlamakta
yarar vardır. Rahmetli Orgeneral Fahrettin Altay'ı dinleyelim
mi?
"... 1937 yılında Ocak ayında İstanbul'a gelen Atatürk, beni Park
Otel'e çağırttı, gittiğimde kendisini sıkıntılı bir halde buldum,
biraz da terli idi. İç salona geçtikten sonra, balkona çıktı; sert
rüzgârın karşısına, göğsünü vermişti. Saçları rüzgârdan uçuşuyor ve
o dalgın dalgın, Marmara'yı seyrediyordu... Bir şeyler
söyleyeceğini bekliyordum ki dudaklarından şu cümleler döküldü:
Çete reisi olacakmış
"- ...Paşa biliyor musun, ben cumhurbaşkanlığını bırakıp, Hatay'a
çete reisi olacağım!.."
Bunları söylerken, sıkıntılı hali devam ediyordu; benim
gülümsediğimi görünce: "Ne gülüyorsun?" dedi... Cevap verdim,
"Efendim, siz Türkiye'nin çete reisisiniz; Hatay'ın çete reisi bir
teğmen olur..." deyince şöyle cevap verdi:
"- Varsa öyle bir teğmen, ver bana!"