Son İstanbul depremi "Coğrafi kader" kavramının içeriğini yine
hatırlattı hepimize... Coğrafi kaderin içeriğinde sadece yaşanılan
toprakların fay hatlarına olan yakınlıkları yok.
Aynı zamanda jeo-stratejik konum da coğrafi kaderin içeriğinde
bulunuyor.
Tam orta yerdeyiz
Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi üç problemli bölgenin tam
orta yerinde bulunmak Türkiye coğrafyasının ne tür sorunlara hedef
olacağını da gösterir.
Bölgedeki her karmaşa sonunda bize sığınmacılar biçiminde
yansır.
19'uncu yüzyılda Kafkaslar'dan, 20'nci yüzyılın başında
Balkanlar'dan, daha sonra Yunanistan'dan, Yugoslavya'dan, İran'dan,
Bulgaristan'dan ve nihayet Suriye'den akan sığınmacı kitleler, hep
Anadolu'da nefes almışlardır.
Depremlerimiz
Tabii bir de depreme ve doğal felaketlere açık olmak gibi bir
coğrafi kader de var. Bu açıdan Anadolu doğudan batıya uzanan fay
hatlarının üzerinde bulunuyor. Bizim kuşaklar 1939 Erzincan
depremini ve 1999 Marmara depremini dün gibi hatırlarız. Bu arada
irili ufaklı pek çok deprem son İstanbul depremi gibi gelip
geçmiştir.
Bahtsız ülkeler
Ancak bu açıdan coğrafi kaderleri bizden çok daha trajik gelecekler
içeren bölgeler ve ülkeler var.
Örneğin Califoria'nın sonunun ne zaman geleceği bilinmiyor. Bunun
gibi Okyanus'un ada devletleri ve mesela Maldivler, bu yüzyılın
ortalarında herhalde su altında kalacaklar.
Ve cep telefonları
Şimdi ana derdimiz kriz anlarında cep telefonlarının neden
kilitlendiği şeklindedir. Bereket son İstanbul depreminde büyük bir
hasar ve can kaybı olmadı. Ancak her şeye hazırlıklı olmamız
gerektiği de sürekli hatırlatılıyor.
Eğer coğrafi kaderinizin fay hatları bir süreliğine ön plana
çıkmışsa, coğrafi kaderin jeo-stratejik fay hatları da kısa süre
sonra yeniden hatırlanır. Biz de Güvenli Bölge dolayısıyla bunu
hatırlayacağız.