Öfkelerinin ve ihtiraslarının boyu akıllarından uzun olan siyasi
kadroların ve onların kraldan fazla kralcı olan yandaşlarının
dinmek bilmeyen kavgalarının rüzgârında, 1 Kasım seçimlerine
gidiyoruz... Bu gibi ortamlarda taraflara "Aman böyle davranmayın,
ülkenizin istikrarına, insanların güven duygusuna zarar verirsiniz"
demenin fazla etkisi olmuyor. Kentleri kana bulayan bombalar,
akılları başlara getireceğine, kavga daha da
şiddetleniyor.
Kötü niyetliler
Amaçlarını TBMM'de gerçekleştirmek yerine taraftarlarını sokağa
dökmeyi tercih edenler, teröre "Terör" diyemeyenler, "Hizmet" adı
altında polise, yargıya sızıp paralel bir devlet yapılanmasını
örgütleyenler, siyaseti kasetlerle, dinleme kayıtları ile ipotek
altına alanlar sahnedeler... Gerçekleri algı operasyonları ile
çarpıtmak, siyasetin günlük uygulamaları.
Kim kimin ajanı?
Ortadoğu'yu kaosa sürükleyen, milyonlarca insanı mülteci- göçmen
konumuna sokan, yüzbinlerce insanı kendi devletlerinin terörüne
kurban eden büyük senaryonun yazıcıları olan dış güçlerin,
Türkiye'ye dönük projelerinin de olmaması imkânsız... Kim hangi
ülkenin ajanı konumunda, kim hangi ülkenin paralelinde
kestirilemiyor... Hangi ülkenin veya hangi örgütün kimi
silahlandırdığı bilinemiyor.
Sessiz çoğunluk bekliyor
Ve "Bilişim Çağı"nın getirdiği imkânlar, bu kavgayı tırmandırmak
için kullanılıyor. Sosyal medya kavganın sorumsuzca sürdürüldüğü
bir mecra oldu. Küfür, hakaret, aşağılama, siyasi görüşlerin
açıklanma biçimleri halindeler.
Bu tabii ki hep böyle devam edemez. Çünkü "Halk" denilen büyük
karar verici, bu akıl dışı ortamdan hiç mutlu değil... "Sessiz
çoğunluk" sandıkta iradesini koymak için sabırla 1 Kasım'ı
bekliyor.