Bütün dünyanın heyecanla izlediği ve sonunun nasıl biteceğini
merak ettiği oyun bir tiyatroda sahnelense veya bir televizyon
dizisi olsa, hiç problem yaratmazdı.
Ama bu oyun dünyanın en güçlü ülkesi ABD'nin başkentinde
sahneleniyor.
Oyunun baş aktörü de yeni Başkan Donald Trump...
Amerika'ya kızabilirsiniz ve hatta anti-Amerikanizm hayatınızı
adadığınız bir siyasi dava da olabilir. Ama ne derseniz deyin,
ABD'nin gücünü ve dünya üzerindeki her ülkenin ABD'den şu ya da bu
şekilde etkilendiğini görmezden gelemezsiniz.
Amerikanize olmak
Biz Türkiye olarak 2'nci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan yeni
dünya düzeninde "Amerikan İttifakı"na girdiğimizden beri, sade dış
değil iç siyasetimiz de bir nevi "Amerikanize" oldu. Rahmetli
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Kudüs'ün İsrail
tarafından işgaline tepki göstermemizin gerekçelerini sıralarken,
kendini savunmak için "Arabize olmadık" derdi. Ama özellikle
"Truman Doktrini"ninden, yani 1947'den bu yana hiçbir Dışişleri
Bakanı "Amerikanize olmadık" diyemedi.
Gladyo ve ötesi
ABD ile haşır neşir olmanın yansımalarını bazen askeri darbelerle,
bazen ambargolarla, bazen de siyasete verilen yeni direktiflerle
gördük. Bizim burada "Derin Devlet" olarak nitelediğimiz olgu
aslında Amerikan derin devletinin bir uzantısıydı. NATO olarak
bildiğimiz İttifak'ın özünde de, üye ülkelerin içinde yuvalanan
"Gladyo"lar vardı. Son olarak da ABD'nin PKK'nın bir uzantısı olan
PYD'yi desteklediğini ve her şeye rağmen FETÖ'yü barındırmakta
ısrarlı olduğunu gördük. Bu nedenle 15 Temmuz darbe girişiminde de
Amerikan parmağının bulunduğu kuşkusu ağırlık kazandı.