Derin hesapların yapıldığı bir seçim öncesini yaşıyoruz. Biraz
28 Şubat dönemine, biraz 27 Nisan e-muhtıra öncesine hatta biraz da
Güneş Motel örneğinde olduğu gibi milletvekili transferlerine
benzer bir süreç... Siyaset üretmeyen siviller, siyaset
mühendislikleriyle yine gündem oluşturuyor.
CHP'den İyi Parti'ye gönderilen 15 milletvekilinin transferi tam da
böyle bir siyaset mühendisliği operasyonu... CHP içinde
hoşnutsuzluk yaratsa da bu hamle bir hareketlenme getirdi, İP'i de
motive etti. Ama şaşırtıcı değildi çünkü bir süredir CHP çevresinde
bir şeylerin planlandığı gözleniyordu. Acaba amaç, sadece İP'i
meclise sokmak mı yoksa çok daha büyük bir hedef mi?
Bu konuda neler olup bittiğini öğrenmek için elbette ilk izlenmesi
gereken isim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu... Ama ikinci
bir isim daha var, 2009 yerel seçimler sonrası yıldızı parlayan
Gürsel Tekin...
Ne zaman kritik bir siyasi sürecin eğişine gelsek, Tekin'in ilginç
açıklamaları olurdu. Birkaçını sıralamak istiyorum. Yine
Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan 2002 seçimleri öncesiydi. O
günlerin en kritik ismi Kemal Derviş'in ne yapacağı konuşuluyordu.
İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan'la parti mi kuracaktı yoksa CHP'ye
mi geçecekti?
Herkes onun parti kuracağını beklerken, Tekin ısrarla CHP'ye
geçeceğini söylüyordu. Geçti de... Bu tahminden öte bir bilgiydi.
Benzer bir durumu 2007'deki e-muhtıra öncesi de yaşadım. Tekin her
görüşmemizde önemli şeyler olacağını söylüyor ama ipucu vermekten
kaçınıyordu. Hatta bir konuşmada, biraz da uyarı mahiyetinde "Fazla
AK Parti yazma" deyince "Ne olacak, darbe mi yapacaklar? Yapsınlar"
diye cevap vermiştim. Sonrasında muhtıra geldi ama beklentileri
gerçekleşmedi.
Bir örnek de son yıllardan verelim... 17-25 Aralık darbesi öncesi
Ankara'da bir saati aşkın bir sohbette şöyle diyordu: "Yakında yer
yerinden oynayacak." Son günlerde Tekin'le görüşmedim ama yakından
izledim. Çevresine yine geçmişteki gibi "Seçimde çok şey değişecek"
mesajı veriyor.
Kemal Bey de benzer şeyler söylüyor. Daha seçimler erkene alınmadan
"yüzde 60 oy"dan bahsetti. Sonra da "Haziran güzel olacak" demeye
başladı. Kuşkusuz her siyasetçi kendisinin kazanacağını söyler. Ama
ortada kazanmak için güven veren kapsayıcı bir siyaset olmalı.
Olmadığını CHP destekçisi gazetecilerin bile Kılıçdaroğlu'nun
sözlerini "fantezi" olarak yorumlamalarından belli.
Bu da onların arka plan siyasetinin önemli aktörleri olduğunu
gösteriyor. Gördüğünüz gibi kimse siyasetten, projeden söz etmiyor,
her şey arka planda pişirilen siyaset oyunları üzerine
kurulu...
Bu planların ilk hamlesini CHP'nin İP'e 15 milletvekili vermesiyle
gördük. İlk bakışta "Güneş Motel"vari milletvekili transferlerini
hatırlatan bu hamle, aslında İyi Parti ve Saadet'le ittifakı işaret
ediyor. Bu durumda CHP-İP ve SP ittifak yapacak. HDP ise ayrı
adayla seçime girecek. Ya da baştan beri savunulduğu gibi her parti
kendi adayıyla çıkıp yarışacak.
Ancak üçüncü bir olasılık daha var; bütün bu arka kapı siyaseti de
bu üçüncü olasılığı ima ediyor. O da sır değil, aylardır 11.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adaylığı konuşuluyor. Bu hesaba göre,
muhalefetin ikinci hamlesi Gül... Asıl merak edilen ise, Gül, bu
arka plan siyasetinin bir aktörü olacak mı?
Kısaca bu seçim siyaset üretenlerle oyun kuranların bir
karşılaşması olacak. Kararı da halk verecek.