Toplumumuzdaki yaygın kanaate karşılık, tarih, belge keşfi
aracılığıyla yapılan "gerçeklik arkeolojisi"
değildir.
Güncel ile geçmiş arasındaki diyalog olan tarih yazımı
bilhassa zamanın ruhundan (Zeitgeist) güçlü biçimde etkilenir.
Örneğin, Fransız İhtilâli 1889 ve 1989 yıllarında farklı biçimlerde
kavramsallaştırılmıştır.
Kendi tarihimizden misâller verecek olursak Tanzimat, 1910 ve
1940 yıllarında birbiriyle çelişen değerlendirmelere tabi
tutulmuştur.
Benzer şekilde 1950'lere kadar "kaba bir
istibdad" olduğu düşünülen II. Abdülhamid dönemi günümüzde
oldukça farklı biçimde tarihselleştirilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında tarih yazımının, pek çok disiplinde
"revizyonizm" olarak değerlendirilen yaklaşımları,
kendi doğası gereği sürekli biçimde ürettiği görülebilir. Söz
konusu disiplinlerde temel yaklaşımlarda kapsamlı değişimler uzun
aralıklar sonrasında gerçekleşirken "revizyonist
tarihçilik"in mevcut olmadığı bir zaman diliminden bahsetmek
zordur.
Bunun yanı sıra tarih yazımı siyasal eğilimler ve dünya
görüşlerinden fazlasıyla etkilenir.
Dindar bir muhafazakâr ile Marksist ve toplumsal gelişmenin
bir şablon çerçevesinde gerçekleştiğini düşünen bir birey tarihsel
bir gelişmeye, örneğin 31 Mart Olayı'na aynı açıdan
yaklaşmazlar.
Demokrasi ve tarih
Tarih yazımı ile bunun gerçekleştirildiği
toplumun demokratikleşme derecesi
arasındadoğrudan bir ilişki bulunur. Totaliter
ve otokratik rejimlerde "tarih," liberal
demokrasilerde ise "tarihler" vardır.
Baskıcı rejimlerde "revizyonist tarih"in
aşırı derecedesönük kalmasının nedeni geçmişi
farklı değerlendirmelere tabi tutma
arzusunun yokluğudeğildir. Dolayısıyla
alternatif, revizyonist
"tarihler"in çokluğu bir toplumun
demokratikleşme alanında yol almış
olduğunu da ortaya koyar.