GÜNÜN TARİHİ: 29 Kasım 1932
Önce Kastamonu Lahikasından kısacık bir iktibas yapalım, konuya
öyle devam edelim: “Risâle-i Nur’un Isparta’daki galebesi,
zındıkları şaşırttı. Fakat bazı mütemerrid ve muannid ve ölen
herifin ruh-u habîsi hükmünde bazı zındıklar, o mağlubiyete karşı
gelmek fikriyle, baştan aşağı kadar Kur’ân ve Peygamber (asm)
aleyhinde, ...mesleklerince söyledikleri tabirâtı başka bir tarzda
o zındık herif istimal etmiş... Onun gibi Yahudi, mütemerrid ve
dinsiz feylesoflarından ve Avrupa’nın zındıklarının eskiden beri
Kur’ân ve Peygamberin (asm) hâlâtından medâr-ı tenkit buldukları
noktaları, bu İslâm ismi altındaki zındık, kurnazcasına, safdil
Müslümanlara ve Risâle-i Nur’u görmeyenlere dinlettirmek ve
göstermek için öyle bir tarzda gitmiş ve küfrünü gizlemeye çalışmış
ki, şeytanette, şeytandan ileri gitmiş.” (Age, s. 112)
B. Said Nursî’ye ait yukarıdaki paragrafta “Yahudi, mütemerrid, muannid, zındık ve ölen herifin ruh-u habîsi” tabirleri ile kast edilen kişi, 1932’de ölen İslâmiyet düşmanı Dr. Abdullah Cevdet’tir.
Önce Kürtçülük, ardından Türkçülük ve arada “Damızcılık” fikirleriyle de ünsalan bu karmakarışık ruh ve zihin dünyasının sahibi olan kişi, her ne kadar “Kürt kökenli bir Müslüman” diye biliniyor olsa da, Üstad Bediüzzaman ise, onun aslında bir “Yahudi zındık” olduğu kanaatinde.