Dışımızda ne oluyorsa başımıza da o geliyor. İçin dışa yansıması
da böyle; halka halka açılıyor, nefsindeki nefretten eşinle
kavgaya, koalisyon görüşmelerine, sınırdaki kıyımlara, katliamlara
vs. Şimdi mesela ne koalisyon görüşmeleri ne Kobani'de yaşananlar
durdurabiliyor nifak ve fesadı.
Görünmez şiddet ve tahakküm de sınırlarımızdan içeri çoktan girmiş,
saat başı mesaide. Eşbaşkanlar, partililer, eşler, dostlar kavga
halinde. Arkadaşlar birbirini dinlemeden, birbirine dokunmadan,
yaklaşmadan düşman oluyorlar bir çırpıda. Gerçeği bilmeden, gerçeği
merak etmeden yargılıyoruz, infaz ediyoruz birbirimizi
durmadan.
Sadece medyada değil. Sözgelimi Ramazan gecelerinde. Teravihlerde.
Yanınıza bir hanım yaklaşıyor. Affedersiniz diyor. Bu camide
verilen iftarı kim organize ediyor, belediyeler mi... Yo
diyorsunuz, sivil insanlar, münferit. İyiliksever vatandaşlar. Ama
kim o zaman, kim, kim! Sağ elin verdiğini sol el duymayacak.
Kendilerini açığa çıkarıp gece gündüz benlik taslamak zorunda değil
herkes. Hanım tatmin olmuyor:
Ama ben yediğim yemeğin helal mi haram mı olduğunu bilmeliyim.
Piyasada bir yığın sahtekar dernek var. Kandırılıyor muyuz....