“Erenlerin sözü haktır / Çatal kazık girmez yere.” Böyle diyor
bir şiirinde çok sevdiğim Vahib Ümmi hazretleri. Osmanlı'nın
kültürel hafzalarından Elmalı'da 16.yüzyıldan itibaren yetişen aşk
ve irfan silsilesinin ilk temsilcilerinden. Attığı tohum ile tevhid
medeniyetini sağlam temellere dayayan ol arif kişi. Mürşid-i
hakiki.
İmdi insanlığın gönül bahçesini yeşerten kültür ve sanat icracıları
yerine siyasetin kör dehlizlerinde toz toprak içinde aşk ve irfan
geleneğimizi hatırlamaya çalışıyoruz. Vahib Ümmi›nin, Eroğlu
Nuri'nin, Sinan Ümmi ve Niyazi Mısri'nin nutk-ı şeriflerini hiç
işitmemiş, zevk almamış onca aşk ve irfan sözcümüz var.
İnsanlığın canlı sözü olan kâmil insanların, hak erenlerin,
mutasavvıf sanatçıların attığı tohumların geniyle oynadık. Verim
alamaz olduk gönül bahçemizden. Toprağı nadasa bıraktık. Alıntı
Müslümanlığından yaşantı Müslümanlığına geçemediğimiz sürece ancak
baskın medeniyetin sanat ve kültürünü almakla evrensel değerleri
insanlık bahçesine ektiğimizi sandık. Bugün Hacı Bektaş-ı Veli›den
Yunus Emre›den, Fuzuli›den, Itri veya Mimar Sinan›dan dem vuran
siyasetçilerimiz dahi Yunus gibi iki bin küsur hakikat sanatçısının
yetiştiği ve kurduğu kültürün kaynağından nefes çekemiyor.
***
Şimdi yeni bir dönemeçteyiz. Davutoğlu›nun göreve gelmesinden beri
acizane yazılarımızda defalarca onun ilk günkü konuşmasında
bahsettiği 'duyguların restorasyonu' döneminde yapılacak olanlara
dair düşüneyazdık, öneriler geliştirdik. Bugünün dilinde kadim
kültürümüzü canlı canlı tasavvur etmeyi denedik. Binaların
restorasyonunun ancak sahih bir maneviyat ile ruhu dirilteceğine ve
kültür ve sanatın başat olduğuna inanan bir başbakanımız vardı.