Leyla İpekçi Yeni Şafak Gazetesi

Çağdaş Yeseviler ve vakıf insan

Yesevi hazretlerinin ilk mürşidi Arslan Bab'ın türbesinde uçuşan kırlangıçları selamlamış, Moğol hükümdarı Cengiz'in tarumar ettiği Harzemşahlar devletinin Otırar şehrini geziniyorduk....

14 Haziran 2016 | 162 okunma

Yesevi hazretlerinin ilk mürşidi Arslan Bab'ın türbesinde uçuşan kırlangıçları selamlamış, Moğol hükümdarı Cengiz'in tarumar ettiği Harzemşahlar devletinin Otırar şehrini geziniyorduk. Yürüdükçe uçsuz bucaksız Orta Asya ovalarına karışıyorduk. Bugüne hiçbir şey kalmamış, yağmalanmış, tarihten silinmiş bir şehrin son kalıntılarının ortasında, bir şeyler canlıydı hala. Bir nefesti bu.
Hoca Ahmed Yesevi'nin Anadolu'ya ve oradan batıya, Balkanlara dek hakikat ilminin yayılmasına öncülük bitmeyen bir fetih idi. Aşk denilen noktanın sonsuzluğu genişlemeye devam ediyordu. Gönül sultanlarının sözü Resulullah nefesiyle her dem yankılanmaya devam ediyordu.
***
Bozkırın ortasında kurulmuş Türk- Kazak Hoca Ahmed Yesevi üniversitesinin bir salonundaydık. Yesi'de. Bugünkü adıyla Türkistan'da. Türkiye'den Tika'nın önderliğinde çeşitli akademisyen, sanatçı, yazar çizerlerden oluşan 'Gönül kervanı'na binmiş gelmiştik.
Yesevi Üniversitesi öyle kurak bir coğrafyada yeşermiş bir filiz gibiydi. Sovyetler'in yıkılışından sonra her ne kadar bağımsızlık rüzgarları bu coğrafyada esmiş de olsa, gerek Rusya'nın gerek komşu Çin'in izleri epey canlıydı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 301 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 138 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 258 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 62 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 151 Okunma