Mekanın şerefi orayı şereflendiren insanla ölçülür denir. Mekan
insanla diri. Mekan hafızasının örtüsünü kaldırınca, hatırlamaya
başladıkça söz de canlanıyor. O kadar ki deniz güneş turizmiyle
anılan Antalya'da saklı aşk ve irfan havzaları; orayı şereflendiren
aşk silsilesinin hazretleri anıldıkça bir bir uyanmaya başladı.
“Elmalı mı, orası da neresi, Armutlu mu demek istiyorsunuz, o
Bursa'da? Yo hani Elmalılı Hamdi Yazır var ya, meğer Antalya'daymış
orası!” Bu minvalde akıp gitti yıllarca konuşmalar. Bilinmeyen
Elmalı'dan 'la-mekan' dost iline. Elmalıların dahi bilmediği saklı
hazine ise gönülleri mayalamaya görünmez yollarla devam
etmekteydi.
Vahip Ümmi hazretleri de, halifesi Eroğlu Nuri, halifesi Sinan
Ümmi, onun da halifesi Niyazi Mısri hazretleri de, Abdal Musa da,
Kaygusuz Abdal da, bir yığın divanı olan hak dostu da burada
yetişmiş, dedeler var daha, babalar da. 16 ve 17'inci yüzyıllarda
ve sonrasında Batı Toros dağlarının her karışı 'saklı hazine.'