Mustafa Kemal Atatürk’ün meşhur sözüdür: “Hattı müdafaa
yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır”. Birkaç
kelimeyle ifade edilebilen ama binlerce kitap yazacak kadar
derinliği de olan bir bakış açısıdır ortada olan. Ve sadece savaş
alanıyla sınırlı da değildir. Bana göre siyasetle uğraşanların da
başucu cümlesi olmalıdır bu.
Savaş alanında söylendiğinde anlamamız gereken şudur: Tek bir
cepheyi kaybetmek ya da kazanmak “her şey” anlamına gelmez. Esas
olan vatanın her karışını bir mevzi ya da cephe olarak görmek ve
toprağın tüm derinliğini mücadele ederek kullanmaktır. Bazı
zamanlarda cepheler elden çıkabilir ancak bu durum mücadele fikrini
yok etmemelidir. Kaybedilen cepheden sonra yapılacak ilk şey hemen
en uygun yerde toplanmak ve yeni bir cephe açmaktır. Böylece bazı
cephelerde kilometrelerce geri çekilinmiş olsa da mücadele
aralıksız olarak devam eder.
Konu siyaset olunca da bu değerli söz, “En kritik seçim”
klişesinin tam zıddıdır. Zira siyasette “en kritik” diye bir kavram
yoktur. Örneğin, 2002’de AKP’nin iktidara gelmesi mi en kritiktir
yoksa kazandığı diğer seçimler mi? Ya da tersten bakarsak muhalefet
unsurlarının “En kritik seçim yenilgisi hangisidir? 2002 mi yoksa
16 Nisan Referandumu mu?”
Bana sorarsanız “En kritik seçim: Kazananın ya da kaybedenin
‘mücadele’ azim ve kararlılığını bitiren seçimdir”! Tıpkı Mustafa
Kemal’in düşüncesinde olduğu gibi: “Hattı müdafaa yoktur, sathı
müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı,
vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz!”
Yani bir avuç toprak bile kalsa işte o bir avuç için de
mücadele etmek gerekir. Eğer mücadele azmi varsa kazanmak için bir
şans da var demektir. Siyasetle uğraşanlar için, kendisini bir
partiye ya da davaya mensup görenler için asıl olan budur. Yoksa
seçimler kazanılır, cepheler kaybedilir ama asla kaybedilmemesi
gereken şeyler; mücadele azim ve kararıdır.
Hayatın ve siyasetin mantığını çok iyi kavramış olan Mustafa
Kemal Atatürk’ün her sözü aslında birbirini tamamlar mahiyettedir.
Tekrarlamaktan asla bıkmayacağım: “Ey ağalar, beyler! Toroslara
çıkın bir bakın. Nerede kara bir Yörük çadırı görürseniz, dumanı da
tütüyorsa dünyada hiçbir güç bizi asla yenemez” sözleri de “Bu
seçim en kritik seçimcilere” bir cevap mahiyetindedir bana göre.
Kritik olan şeyin bir seçim değil bir ruh, bir kararlılık, bir umut
olduğunu gösterir Mustafa Kemal Atatürk. Böylece mücadelenin sonsuz
olduğunu anlatmış olur bizlere. Hatta bununla da yetinmez Mustafa
Kemal: “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben
umudumu hiçbir zaman kaybetmedim!” diyerek gerçek dava adamlarına
herhangi bir seçime ya da savaşa nasıl bakmaları gerektiğini de
gösterir. Böylece hayat sonsuz bir mücadele alanına
dönüşür.
Siz bu satırları okurken, muhtemelen Cumhurbaşkanlığı ve Genel
Seçim sonuçlarını öğrenmiş olacaksınız. Muhtemelen sonuçlara
bakarak sevinenler de üzülenler de olacak. Oysa ben “gerçek dava
adamlarına” seslenmek istiyorum: En kritik seçim diye bir şey
yoktur, mücadeleden vazgeçmek ya da vazgeçmemek diye iki sonuç
vardır.” Doğru olduğuna inandığı şeyler uğruna mücadele etme
kararlılığında olanlar için her seçim sadece “bir cephedir, bir
hattır.” Oysa “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır”. Umudunu
asla kaybetmeyenler için “mücadele sonsuzdur.”