Daha 48 saat önce, 'bu kur durmayacak, 4 TL'ye hazır olun'
yorumları ortalarda gezinirken, ekonomi yönetimi, tanınmış
ekonomistler, finans profesyonelleri basiretli davranıp, ayakları
yere basan yorumlar yapınca, küresel odakların ısrarla pompaladığı
olumsuz algı sorgulanınca, psikoloji toparlanınca, piyasanın görece
sakinleştiğini gözlemliyoruz. Soçi Zirvesi, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın liderliğinde, Türkiye'nin Ortadoğu, Körfez, daha geniş
manada Avrasya'nın bugün ve geleceğinin şekillenmesinde ne kadar
etkili bir 'oyun kurucu' ülke olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Şimdi, tüm piyasa profesyonelleri ve ekonomi dünyası şu soruyu
kendine sorsun: 'Küresel ekonomi- politik sistem çok katmanlı ve
çok kutuplu bir yepyeni düzene adım adım dönüşüyor. Bu yeni küresel
yapının öncü oyuncuları ile eşit koşullarda masaya oturan
Türkiye'nin güçlendirilmiş, çok taraflı dış politika pozisyonunda
mı bir hata var; yoksa bu yeni küresel düzende özgül ağırlığını
kaybetmekte olan Batı'nın, Türkiye'nin bu yeni pozisyonuna duyduğu
kızgınlık, hatta nefrette mi bir sorun var?'
ABD'deki Reza Zarrab davasından, son NATO skandalına, ABD
medyasının iddiası ile, Washington'un Suriye'nin kuzeyinde yeni bir
yönetim kurdurma planına kadar, çok hassas dengelerin söz konusu
olduğu bir süreç yürüyor. Başbakan Yardımcısı Şimşek,
Cumhurbaşkanlığı başdanışmanları Karahan ve Ertem, Türk
Hazinesi'nin şimdiden 2018'e hazır olduğu, Türk bankalarının mali
yapısının ne kadar güçlü olduğu ve kaynak bulmakta hiç sıkıntıları
olmadığı ve TCMB'nin araç bağımsızlığı konusunda ne kadar kararlı
olduğunu net ifade ediyorlar. TCMB'nin, gerekli görmesi halinde, TL
piyasa fonlama miktarını ve fonlama maliyetini ince ayarlarla
yöneterek, TL'nin yabancı paralar karşısındaki değerini
güçlendirmesi her zaman mümkün.
Piyasalar, bu olumlu, altı doldurulmuş açıklamaları
değerlendirirken, dün öğlene doğru dolar-TL kuru 3.90 TL'nin altına
doğru sarkarken, kimi piyasa simsarlarının ve kreditokrasinin tam
da isteyeceği bir formatta, 'rahatsız edici' bir zamanla ile
uluslararası ekonomi medyasının 'Türkiye'nin AB'nin vergi cenneti
kara listesine alınabileceği' haberini basmasına ne diyeceğiz. Bu
haber ani bir merkez bankası, hazine açıklaması mı, hayır. Ekonomi
alanında alınmış önemli bir karar açıklaması mı, hayır. Peki,
acelesi olmayan böyle bir haberi, söz konusu medya kuruluşu
piyasalar kapandıktan sonra verebilir miydi, evet. Peki, Başbakan
Yardımcısı Şimşek veya Bakan Ağbal'dan görüş istenmiş mi, hayır.
Yorum sizin.