1988'de yüksek lisans tezimi 'stagflasyon' konusunda yazdığımda,
ana mesele, ülke ekonomisinin aynı anda hem yüksek enflasyon, hem
ağır ekonomik durgunluk, hem de yüksek işsizlik oranı yaşaması
anlamına gelen 'stagflasyon'un gelişmekte olan ekonomilerde de
görülüp görülemeyeceği konusuydu.
1980'li yılların şartlarında, temel tespit 'stagflasyon'un bir
gelişmiş ekonomi sendromu olduğu, gelişmekte olan ülkelerde
görülmediydi.
Çünkü gelişmekte olan ülkeler, yapıları gereği, gelişmiş ülkeler
ölçüsünde 'ağır durgunluk' dönemine girmiyordu. Peki, gelişmiş
ülkeler 'ağır durgunluk' dönemine neden girmişlerdi?
Çünkü 1970'lerin ortasından itibaren, OPEC'in petrol fiyatlarını
artırmasının tetiklediği 'maliyet enflasyonu' basıncını dünyanın
önde gelen merkez bankaları faizleri aşırı yükselterek durdurmaya
çalışmış; gelişmiş ülkeler ağır durgunluk dönemine girmişti.
Ağustos sonu itibariyle yüzde 32'ye dayanmış olan Yurtiçi ÜFE,
maliyet enflasyonunun göstergesi olarak, TÜFE yıllık artış oranına
14 puan fark atmış durumda.
Maliyet enflasyonu salt para politikasıyla halledilemez; maliye
politikası ve hükümetin direkt kontrol politikalarını da
gerektirir.
Bakan Albayrak'ın açıkladığı Yeni Ekonomik Program'ın (YEP)
detayları, para politikasının da ötesinde, maliye politikası ve
direkt kontrol politikalarının da güçlü bir şekilde devrede olacağı
gerçeğiyle, Türkiye'yi 'stagflasyon' riskinden uzak tutmayı
hedefliyor. Bu temel gerçekten hareketle, TCMB'nin sıkılaştırma
politikası da, artık 'faiz artırmaktan' çok, 'piyasadaki likiditeyi
kontrol etmek' üzerine şekillenmeli.
IMF'in 'ortodoks', basma kalıp 'liberal' önlemleri, son 40 yılda
onlarca ülkenin başını belaya soktu; stagflasyona sebep oldu.
Ülkeler, IMF programlarından uzaklaşıp, heterodoks, kendilerine
özgü çözüm metotlarıyla ekonomilerini zorlu etaplardan
çıkardılar.
Öncelikle, liberalizmin 'görünmez el'i, özel sektör hâkimiyetindeki
piyasa mekanizması, böyle zorlu etaplarda kendi kendine çözüm
üretemez. Şu anda, reel sektörümüz ile bankacılık sektörümüz,
sıkışan fon ilişkisine, 'Üretin' diyerek, kendi aralarında çözüm
üretemezler.
Bir keynezyen olarak -her zaman haklı çıktık-, çözüm Kamudan
gelecek.
O halde, Türk Lirası'nın cazibesini artırmak ve reel sektörün
nakde, parasal kaynağa ulaşmasını sağlamak adına, farklı metotları
Kamu üretecek.
Yüksek getirili Hazine kâğıtlarıyla tasarruf sahiplerini dövizden
TL'ye yöneltmek; Kamunun reel sektöre olan borçlarını hızla
ödemesi, KDV iadelerinin yüzde 25-30'unun ödenmesi, reel sektörün
ciddi manada fonlanmasına, bankacılık sektörüne yoğun kredi
talebinin yavaşlamasına, kredi faiz oranlarının da hızla aşağı
gelmesine sebep olacaktır.
YEP, bu noktada büyümeyi ve istihdamı belirli bir bantta koruyarak,
enflasyonu 2019'da hızla aşağı çekecek ve 'stagflasyon' riskini
bertaraf edecek ipuçlarını veriyor.