Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü IFO'nun son araştırması, 1
Eylül'den itibaren devreye girecek Trump Yönetimi'nin Çin'in ABD'ye
300 milyar dolarlık ihracatına yüzde 10 ek vergisinin, AB'ye 1,5
milyar euro, diğer ülkelere ise 3,8 milyar euro ek ihracat geliri
sağlayacağını öngörmekte.
Çin'in ise, bu ek vergilerle ABD'ye yaptığı ihracatta 24,8 milyar
euroluk kayıp yaşayacağı beklenmekte.
Kağıt üzerinde, bu ek vergilerle, ABD'nin 1,8 milyar euro ilave
gümrük vergisi geliri elde edeceği öngörülse de, ABD'nin Çin'den
iyi bir fiyata ithal ettiği bu ürünlere, 'Ticaret ve Kur Savaşları'
nedeniyle ek vergi uygulaması, bir başka cepheden ABD için
enflasyon riskini de beraberinde getirecek.
Aynı risk, 'Brexit' nedeniyle, AB'den 'anlaşmasız' ayrılık
noktasına gelmesi halinde, Britanya için de söz konusu. Bu nedenle,
ABD ile arasındaki ticareti 100 milyar dolara yükseltmek adına
inisiyatif ortaya koyan ve 'Brexit' devreye girmeden Britanya ile
olası bir 'serbest ticaret anlaşması' zemini için uzlaşı arayışında
olan Türkiye, gerek ABD'ye, gerekse de Britanya'ya, atacakları
adımlar nedeniyle ortaya çıkacak 'enflasyonist etki'nin çözümünün
Türk ihraç ürünlerinden geçtiğini hatırlatmalı. Türkiye'nin rekabet
edilebilir fiyatla ve yüksek kalitede dünyaya ihraç ettiği
ürünlerde, imalat sanayiinin yanı sıra, tarımsal ürün ve gıda
ihracatında da küresel standartları yakalaması, Türkiye'nin
ihracatına ilk etapta 5 ile 10 milyar dolar ek gelir
kazandırır.
Çin ise, 'kur manipülatörü' olarak ilan edilmesinden duyduğu
rahatsızlığı çok net ortaya koyarken, Trump Yönetimi'nin 1
Eylül'den geçerli ek vergilerine misilleme olarak, ABD ürünlerine
yüzde 10 ek vergi uygulaması halinde, Çin'in kaybı 21,6 milyar
euroya inebilir. Buna karşılık, IFO'nun raporu ABD'nin 1,8 milyar
ek gelirinin ise buhar olarak, 1,5 milyar zarara dönüşeceği
belirtmekte. Tüm bu tablo, Türkiye'nin giderek 'sertleşen' ticaret
savaşlarından ihracat hacmi için her türlü imkanı kullanabileceği
bir ekosistem oluştuğuna işaret ediyor. Bu nedenle, Türkiye'nin,
Güney Kore örneğinden çıkaracağı derslerle, serbest ticaret
anlaşması yapılan ülkenin ihracatına yarayan değil, 'kazan-kazan'a
dayalı STA'lara da yoğunlaşması gerekmekte.
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde, 'ekonomik istihbarat'a dayalı
araştırma birimleri oluşturarak, dünyanın önde gelen güç merkezleri
arasındaki ticaret ve teknoloji savaşlarından Türkiye'ye yönelik
fırsatları, ihracatı katlayacak fırsatları değerlendirecek
raporları hızlandırması gerekecek.
'Stratejik Akıl'a dayalı metodolojiyle, mal ihracatının yanı sıra,
hizmet ihracatıyla da Avrasya'yı etkili pazar haline getirirsek,
2030'da 500 milyar doları aşan mal ve hizmet ihracatına imza
atabiliriz.