Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan
Trump'ın Beyaz Saray'da gerçekleştirdikleri
ziyaret, Başkan Trump'ın davetiyle, Erdoğan'la bir araya gelen
senatörlerin doğrudan Türkiye'nin tespitlerini, Suriye ile ilgili
temel gerçekleri, ABD'nin 'yanlış' arayışlar
içerisinde olduğu ve Türkiye'nin dünyada tüm terör örgütleriyle
ödünsüz mücadele eden yegane ülke
olduğunu dinlemeleri açısından, iki ülke arasındaki diplomasi
tarihi açısından istisnai bir zirve olarak yerini
aldı. Beyaz Saray'daki zirve, Türkiye ile ABD arasında 8-9 konuda
çok kritik anlaşmazlık başlıklarının olduğu bir
dönemde gerçekleştirildi.
Bunun yanı sıra, Başkan Trump'ın imzasıyla Türkiye ile paylaşılmış
olan ve uluslararası diplomasinin temel kriterlerine hayli
uygunsuz mektup ve diplomasi çevrelerinde
konuşulan 2. bir mektubun içerikleri de dikkate alındığında,
Türkiye'nin ABD'ye iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği
açısından, pek çok kırılgan noktanın, çatlağın tamiri, telafisi
açısından önemli bir fırsat sunmasıydı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyareti. Önümüzdeki günler,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyareti sonrasında, Rusya
Devlet Başkanı Putin'le gerçekleştireceği görüşme
ve sonrasında aralık ayında, Londra'da NATO
zirvesinde Merkel, Macron ve
Johnson ile gerçekleştireceği toplantının
içeriğini ve önemini bir kat daha anlamlı kılmış durumda.
Cumhurbaşkanımız müthiş bir driplingle, küresel ve
bölgesel meseleleri orta sahaya getirdi. Artık, top ABD'nin
sahasında.
Ya, Türkiye'yle ilişkilerde sebep oldukları kırılganlıkları,
çatlakları tamir edecekler.
Ya da, ileride çok pişman olacaklar.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı bir tonda aktardığı
bilgiler, mükemmel bir
hakimiyetle, gerek senatörlerin, gerekse de ABD'li
gazetecilerin sorularına verdiği detaylı ve en küçük tereddüte bile
mahal vermeyecek kanıtlarla bezenmiş cevapları, uzunca bir dönemdir
küreselci çevrelerin yürüttüğü dezenformasyonu
da bertaraf etti.
Bu gelişmelerin hemen sonrasında, Cumhuriyetçi Senatör Lindsey
Graham'in 1915 Ermeni olaylarının Senato tarafından
"soykırım" olarak tanınmasını öngören karar
tasarısının oylanmasını bloke etmesi, Cumhurbaşkanımızın verdiği
net mesajların, Beyaz Saray'da toplantıya katılan senatörler
nezdinde vücut bulduğunu teyit
ediyor. Graham'ın adımı, yukarıda ifade ettiğimiz gibi,
ABD tarafının 'çatlaklar'ı tamir etme yönünde
inisiyatif almayı tercih ettiğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın zirvedeki vücut dili, Türkiye'nin ödün verecek
bir pozisyonu olmadığını; esas, ilişkileri düzeltmek adına
adım atması gereken tarafın ABD olduğunu net olarak hissettirdi. Bu
nedenle, 100 milyar dolarlık ticaret
hacmi görüşmelerinin hızlanması anlamlı olacaktır.