Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrılarına körü körüne muhalefet
edenler, 20. yüzyılın başından bu yana reel sektörün
'finans-kapital' güçlere karşı, elitist bürokrasi ve onun sağladığı
özel imkânlardan beslenen sermayeye karşı verdiği mücadeleden
bihaberler.
Anadolu sermayesinin, Anadolu Kaplanları olarak adlandırmaktan
mutlu olduğumuz KOBİ'lerimizin, bu hikâyelerden ders çıkarmaları
gerekiyor.
İlki Toyota'nın hikâyesi.
Toyota, 2. Dünya Savaşı sonrası otomotive yatırım kararı aldığında,
Amerikalılar posta koyuyor; bankalar ve hatta Japon Merkez Bankası
dahi bir kuruş destek olmuyor. Buna rağmen, 'sanayileşme bir milli
mücadeledir' deyip, Toyota'yı bugünlere getiriyorlar.
Yani, 'vahşi' kapitalizmin operasyonlarına rağmen, azimli olmak
gerekiyor.
Sağlıklarını, hatta yaşamlarını ortaya koyuyorlar.
İşte, o azim bizim insanımızda da var.
İkinci hikâye ise bu defa ABD cephesinde, Henry Ford'dan. 1921
tarihli 'Hayatım ve İşim' (My Life and Work) ve 1926'da yayınlanan
'Bugün ve Gelecek' (Today and Tomorrow) kitaplarında, Ford belirli
bir kesimin kontrolündeki bankalarla nasıl mücadele ettiğini,
yaşamına dahi nasıl kast edildiğini, reel sektörün nasıl
batırılmaya çalışıldığını anlatıyor.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bile, gün olmuş, reel sektör yalnız
kalmış; ama yılmamış. Bugün, Türkiye'nin reel sektör, reel ekonomi
hamlesi adına kendini vakfetmiş bir siyasi lider ve 14 yıllık
iktidara sahibiz.