Bir yıl önce, ağustos ayında Türk Lirası'nın önde gelen para
birimleri karşısında hızlı ve yüksek oranda bir değer kaybı
yaşamasının asla Türkiye Ekonomisi'nin makro dengeleriyle, Ekonomi
Yönetimi'nin uygulamalarıyla alakası olmadığını, Türkiye
Ekonomisi'nin 'doğrudan' bir
ekonomik
saldırıyla karşı karşıya kaldığını vurgulamış;
gerekçelerini ortaya koymaya çalışmıştık. Ne üzücüdür ki,
'küreselci' yapının uzantılarınca
organize edilen bu saldırıyı Türkiye'nin pek çok ekonomisti, pek
çok uzman rahatlıkla görebilecek durumda iken, tersine, bizler
Türkiye Ekonomisi'nde hükümetin yanlış kararları yüzünden yaşandığı
iddia edilen sorunları böyle bir 'küresel saldırı'
iddiasıyla gölgelemeye çalışıyor suçlamasıyla karşı karşıya
bırakılmıştık.
Geçtiğimiz pazartesi akşamı Başkan Trump'ın dile getirdiği ve
Türkiye cephesinde, geniş bir kesimde büyük bir kızgınlığa yol
açan, her türlü diplomatik teamülün dışına taşmış ifadelerin
en 'çarpıcı' noktalarından
birisi, Başkan Trump'ın 'doğrudan' geçtiğimiz
ağustos ayındaki ekonomik saldırının talimatını bizzat kendisinin
verdiğini teyit etmesiydi. Bir, iki gün, geçtiğimiz sene bu
saldırıyı dile getirdiğimizde, bizleri 'kırıcı'
ifadelerle 'yaftalamış' insanların ne
diyeceklerini merakla bekledim. Beklediğim gibi, tablo
'militanlaşmış körlüğün
sessizliği'ydi. Hiç şüphesiz, ekonomi alanında var
olan tablo ve gelişmelere yönelik olarak, az veya çok farklı
görüşlerimiz olabilir. Ama, yılların tecrübesiyle 'bal
gibi' gördükleri bir saldırıyı 'militanlaşmış bir körlük'
ile görmemek apayrı bir durum.
Tek tesellim, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin küresel imkan ve
kabiliyetlerini tüm dünyaya gösterdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
harekatları sonrasında, çarşamba günü başlamış olan Barış Pınarı
Harekatı konusunda, geçen yılki ekonomik saldırıda gözlemlediğimiz
ayrışmanın aksine, gerçek manada bir toplumsal
konsensüsün varlığı. Macaristan'ın vetosuyla engellenen
AB'nin operasyona yönelik uyarı metni teşebbüsü, İngiltere'nin
endişe yönünde açıklamaları, Arap Birliği'nin
'ısmarlama' itirazı ve ABD'den yükselen
'hezeyan'lar, 'küreselciler'in tescillenmiş terör
örgütleri üzerinden Orta Doğu'da, Körfez'de, Doğu Akdeniz'de ve
Afrika'da yürüttükleri operasyonları tam anlamıyla deşifre
ediyor.
Neticede, 40 yılı aşan bir süredir, hayli
'araçsallaştırdıkları' terör odaklarının kökünü
kurutacak ve Orta Doğu'da ülkeleri parçalamaya, sınırları
değiştirmeye, yeraltı zenginliklerini kendi emelleriyle
bölüştürmeye yönelik operasyonları, planları etkisizleştirecek
'barış' operasyonlarını Türkiye ardı ardına gerçekleştirmekte.
Öfke, saldırgan sözler, mesnetsiz suçlamalar bu temel gerçekten
kaynaklanıyor. Umalım ki, Türkiye ve bölgesine huzuru, barışı
getirmeye yönelik bu adımlar 'militanlaşmış
körlüğü' de bitirsin.