ABD Merkez Bankası (FED) başkanlarının, kanun gereği yılda iki
kez ABD Kongresi'nde Temsilciler Meclisi ve Senato'daki iki ayrı
komiteye ülke ekonomisinin genel gidişatı ve buna bağlı olarak para
politikasının nasıl şekillendiğine, şekillenebileceğine dair sunum
yapması gerekiyor. FED Başkanı Powell da, her yıl biri ocak, diğeri
de temmuz ayında olması gereken sunumlarına çarşamba günü
itibariyle başladı ve zayıf enflasyon ile ABD ekonomisinde artan
resesyon riskine bağlı olarak, FED'in para politikasını gevşetmeye
hayli yakın olduğunu belirtti. Powell ve diğer FED yetkililerinin
son 2 haftada verdikleri mesajlar, 30-31 Temmuz tarihlerinde
gerçekleşecek olan bir sonraki FED toplantısından en az 25 baz
puanlık bir faiz indirimi çıkabileceği beklentisini
güçlendirdi.
Bu beklentiye bağlı olarak da, 1,12 doların altında olan euro-dolar
paritesi, 1,13 dolara doğru hareketlendi. Diğer cephede, Avrupa
Merkez Bankası (ECB) tarafında ise, görevini ekim ay sonunda
tamamlayacak olan Başkan Draghi, gerek küresel ticaret savaşları,
gerek dünya ekonomisiyle ilgili büyüme endişeleri, gerekse de bu
gelişmelerin AB ekonomilerine negatif yansımalarına bağlı olarak,
ECB'nin gevşek para politikasını özenle sürdürmesi konusunda
mesajlarını aralıksız veriyor ve bu konuda, Almanya'nın baskısına
rağmen, geri adım atmıyor. Tam bu noktada, kendisinden sonra görevi
devralacağı anlaşılan Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı
Lagarde'ın, Fransa'nın eski maliye bakanı olarak, hiç merkez
bankası deneyimi olmayan bir isim olmasına rağmen, ECB'nin başına
gelecek olması da ayrı bir anlam içeriyor.
Avrupa'nın iddialı merkez bankalarının başkanlık görevlerinden
gelen, merkez bankacılığından yetişmiş bir ismin para politikası
konusunda takıntılı, aşırı tutucu bir tavır göstermesi olasılığına
bağlı olarak, ECB'nin AB ekonomilerinde durgunluğa ve işsizliğe
sebep olabilecek bir 'kısırdöngü'ye kapılmaması adına, Lagarde'ın
gayet bilinçli olarak seçildiği ifade edilebilir. Bu durumda, TCMB
yönetiminin de küresel sistemin önde gelen merkez bankalarındaki
para politikası duruşunu iyi analiz ederek, ekonominin çarklarının
bir an önce hızlanması adına 'önden yüklemeli' adımlar atması,
Türkiye Ekonomisi'ne 'esneklik' kazandıracak bir para politikası
seti oluşturması yerinde olacaktır.