2016 yılının ekim ayından bu yana, Türkiye Ekonomisi kademe
kademe yükseltilen bir 'küresel algı manipülasyonu' ve bu
manipülasyonun sacayakları olarak, uluslararası derecelendirme
notumuzun düşürülmesine, Türk varlıklarına (hisse senedi, tahvil)
satış baskısına ve Türk Lirası'nın yabancı paralar karşısında değer
kaybetmesine dayalı bir ekonomik operasyonla karşı karşıya. Kademe
kademe yükseltilen bu operasyon, geçtiğimiz ağustosta Trump
Yönetimi tarafından açık bir 'savaş' ilanına kadar vardırıldı ve
bir ara Türk Lirası'nın yıllıklandırılmış bazda değer kaybı yüzde
100'e dayandı. 2013'ten itibaren derinleştirilen 'Türkiye'yi
kıskaca alma' operasyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği,
bakanların ve üst düzey bürokratların kararlılığı ve halkımızın
destansı kahramanlığıyla her defasında 'darmadağın' olunca, son
hamle olarak 'ekonomi' üzerinden operasyonu denediler.
Bilhassa, bir aydır konuştuğumuz küresel yatırımcılar, uluslararası
finans kurumu temsilcileri, ağustosta doruk noktasına ulaşan
Türkiye'ye yönelik 'olumsuz' algıyı bu derece ciddiye almaktan,
Türkiye konusunda 'ofsayt'a düşmekten, Türkiye'nin ne kadar
dinamik, ne derece mücadeleci, ne ölçüde pes etmeyen bir ülke
olduğunu her defasında atlamaktan, ihmal etmekten dolayı düştükleri
hatadan çok pişmanlar. Şimdi, Türkiye'nin, pro-dinamik bir ülke
olarak, cari açığını hızla düzeltebilme, kamu mali disiplininden
ödün vermeden süreçleri yönetme kabiliyetini göz ardı etme hatasını
telafi etmenin peşindeler. Üstelik son Kaşıkçı vakası ve dünyanın
en büyük havalimanı olacak 'İstanbul' havalimanının fiilen
faaliyete geçişi, Türkiye'nin hiçbir zaman hafife alınmaması
gereken bir ülke olduğu gerçeğini yüzlerine çarptı.
Bu nedenle, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'daki '4'lü Suriye
Zirvesi'nin küresel anlamı ve ağırlığı dahil, Türkiye'yle ilgili
hızlı bir okuma ve algı düzeltmesi gözleniyor. Bunun doğal sonucu
olarak, Türkiye'nin tahvillerine ve bizzat Türk Lirası'na yönelik
küresel yatırımcı ilgisi, kurların da gerilemesini sağladı.
Önümüzdeki hafta ve aylarda, Halk Bankası konusunun selametle
tamamlanması, Avrupa Birliği ile ilişkilerin yeniden
pozisyonlandırılması ve 6 Kasım ara seçimleri sonrası, ABD ile
ilişkilerin normalleşmeye devam etmesi, 'kur operasyonu'nun ciddi
ölçüde nötralize olmasını sağlayacaktır.