Kerem Alkin Sabah Gazetesi

Kârlılık, sürdürülebilirlik ve ‘Trump’ depremi

Dünya ekonomisi yaklaşık bir yıldır ABD Başkanı Trump'ın küresel ticaret alanındaki salvolarını, geniş bir ülke grubunun aleyhine attığı adımları konuşuyor. Konu, geçtiğimiz...

13 Haziran 2018 | 77 okunma

Dünya ekonomisi yaklaşık bir yıldır ABD Başkanı Trump'ın küresel ticaret alanındaki salvolarını, geniş bir ülke grubunun aleyhine attığı adımları konuşuyor. Konu, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen G-7 Zirvesi'nde, Trump'ın ABD'nin G-7 ülkeleriyle arasındaki ABD aleyhine olan ticareti 'aptal ticareti' olarak adlandırmasına kadar vardı. 'Asimetrik düzen'in taşıyıcı kolonu olan ABD, NATO üyesi Avrupa ülkeleri ve Kanada doğru dürüst savunma harcaması yapmazken, kendi cebinden milyarlarca dolar harcayarak, onları da güvence altında tutan savunma harcaması yapmaya ve yetmezmiş gibi bir de onların lehine neredeyse 170 milyar dolar ticaret açığı vermeye artık isyan ediyor. Çin ve Rusya etkisiyle, Soğuk Savaş döneminde, Atlantik İttifakı'nın, 'batı-batı' ittifakının içine dahil edilmiş olan Japonya dahil, hiç kimse Trump'dan bu derece sert tepki beklemiyordu. İşin özü, ABD'nin küresel ticaretteki konumunun, ABD şirketlerinin geniş bir bölümünün aleyhine, kârlılıklarını eritecek noktaya gelmiş olması.
Bir ülkenin büyüme ve kalkınma trendinin özü, özel sektörün kârlılığıdır. Türkiye'yi 2018-2023 döneminde, dünyanın ilk 14 ülkesi arasına taşıyacak sürdürülebilir kalkınma ve büyüme trendinin özü, şirketlerimizin, firmalarımızın iç piyasaya ve ihracata mal üretirken 'sürdürülebilir' bir kârlılığı yakalamalarıdır. Bugün, Türk şirketlerin ve 'Trump'ın isyanı' doğrultusunda, ABD'li şirketlerin en büyük sıkıntılarının başında 'kârlılık' gelmekte. Kârlılığın özü ise, 'maliyet yönetimi'ne dayanıyor. Türkiye'nin küresel rekabet ortamında, şirketleri için, ekonominin büyüme ve kalkınma trendi için, sürdürülebilir bir maliyet yönetimi ekosistemi oluşturması gerekmekte. Hammadde ve ara mamul maliyetlerinden, enerji maliyetlerine, finansman maliyetlerine uzanan bir değer zinciri oluşturarak, Türkiye'yi dünyanın her yerine mal satabilen bir ekonomi yapmamız gerekmekte. Ekonomi yönetimiyle, ekonomi bürokrasisiyle en anlaşamadığımız konu da bu olsa gerek.
Maliye bakanlığımız şirketlerimizi 'kârlılık' ve 'küresel rekabet' açısından 'sürdürülebilir' kılacak bir vergi politikası, ekonomi bakanlığımız 'dış ticaret' politikası, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız 'gümrük ve ticaret' politikası, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız 'bilim-sanayi' politikası izleyebildiler mi; parlamenter sistemde şekillenmiş ekonomi bürokrasimizin bugüne kadar böyle bir önceliği olmadı; ağırlıklı olarak kamu politikaları bazlı bir yaklaşım gözlendi. Üslubu tartışmaya açık olsa da, Trump'ın isyanındaki haklı yönleri gözeterek, önümüzdeki dönemde özel sektörün kârlılığına daha fazla önem verdiğimiz bir ekosisteme yoğunlaşmalıyız.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Monroe 2.0 ve Türkiye-ABD ilişkilerinin yeni eşiği 05 Aralık 2025 | 105 Okunma 2026: Büyük ekonomilerin ‘dirençlenme’ yılı 03 Aralık 2025 | 34 Okunma ‘İyiliğin İnşası’nda Türkiye’nin Küresel Rolü 01 Aralık 2025 | 43 Okunma İkame edilemez ülke: Türkiye 28 Kasım 2025 | 75 Okunma Jeopolitik Türbülans ve Ekonominin Güvenliği 26 Kasım 2025 | 41 Okunma