3.5 sene önce, Türkiye'nin ağırlıklı gündemi ekonomi ve
reformlardı.
2023 hedeflerinin nasıl tutturulacağını, üretim ve ihracatta
yapılacak hamleleri, özel sektör yatırımlarına yönelik yeni teşvik
metotlarını konuşuyorduk.
Cumhuriyet tarihinin en düşük nominal faizini, negatif reel faizi,
döviz kurlarında istikrarı gözlemlemekteydik.
Yüksek katma değer ve inovasyona kilitlendiğimiz bir süreçten, bir
anda, siyasi ve ekonomik istikrarımıza tarihi ölçekte saldırıya
maruz kaldığımız bir sürecin içinde bulduk kendimizi. Tüm
operasyonları bertaraf ettik ve 2023 hedeflerini öncelikli
kılacağımız yeni bir sürece geçiyoruz. Bu yeni süreçte, hedefleri
tutturmanın en kritik başlıklarından birinin 'fiziki' ve 'hukuki'
altyapının hazır olmasını sağlamaktan geçtiği bilinci ile en kritik
önemdeki adımı anayasa değişikliği ile gerçekleştireceğiz.
Türkiye Ekonomisi'nin 2023'te dünya ticaretinden yüzde 1.5'lik pay
alması, siyasi ve ekonomik istikrar adına reformların devamlılığını
gerektirirken ve anayasa değişikliği bunun en kritik adımlarından
birini oluştururken, 'fiziki' altyapıya yönelik olarak da önemli
adımlar atmamız gerekiyor. Türkiye'nin bugünkü dış ticaret hacminin
iki katına çıkması anlamına gelecek bu hedef, 'fiziki' altyapı
boyutunda, Türkiye gümrüklerinin ve Türkiye'nin uluslararası
nakliyat kapasitesinin artırılmasını, ulaştırma altyapısının daha
da güçlendirilmesini gerektiriyor. Türkiye'nin ardı ardına hayata
geçirdiği mega projeler, bu yılın ortalarında tamamlanacak olan
Bakü- Tiflis- Kars demiryolu projesi, Türkiye'nin fiziki altyapı
için kritik önemde adımlar attığını gösteriyor. 'Hukuki' altyapı
boyutunda ise, Gümrük Birliği anlaşmasının revizyonu ve Türkiye'nin
yeni serbest ticaret anlaşmalarına imza atması gibi başlıklar bizi
bekliyor.