Hanutçuluk, genel manada turizm sektöründe kullanılan bir tanım
olmakla birlikte, üreticiden tüketiciye, hemen hemen her sektörde
dağıtım zincirinde birbirinden tuhaf versiyonlarıyla
gözlemlediğimiz bir faaliyet veya anlayış. Diyelim ki, Türkiye'de 2
milyon mal ve hizmet üreten firma var ise, neredeyse bu firmaların
tümü, az ya da çok, ürününü satabilmek, tüketiciye ulaştırabilmek
adına çoğunlukla bir takım aracılıklara 'üstü örtülü' ödemeler
yapıyor.
Çok net ifade edeyim; bir ürünün, bir mal ve hizmetin katma değer
zincirinde, üreticiden tüketiciye ulaştığı zincirde 'hiç olmaması
gereken' bu tuhaf aracılık faaliyetleri nedeniyle, Türkiye'de mal
ve hizmetlerin büyük olması gereken fiyattan yüzde 20 ile 40 arası
daha pahalıya satılıyor. Çünkü, zaten düşük kar marjlarıyla çalışan
milyonlara dayanan üretici, iç pazardaki bu tuhaf mekanizma
nedeniyle katlanmak zorunda oldukları ek 'gizli maliyetleri', daha
yolun başındayken, ürünün fabrika, atölye, tesis çıkış fiyatına
zaten yedirmiş oluyorlar.
Bu konuda en kapsamlı sorun perakende endüstrisinde kendini
gösteriyor. Türkiye'nin tanınmış, ulusal çaptaki hipermarket,
süpermarket ve market zincirlerinden başlayarak, 'indirimli' market
diyebileceğimiz perakende zincirlerine kadar, tüm perakende
endüstrisine tedarik sağlayan 3 milyon KOBİ ve büyük üretici, 'raf
bedeli', 'reklam, promosyon bedeli'nden başlayarak, akla gelmedik
kalemler, 'gizli maliyetler' nedeniyle büyük ciro kayıpları
yaşıyorlar. Üstüne, hesapta söz konusu tedarikçi KOBİ'ler
ürünlerinin bedellerini 1 ay içerisinde almaları gerekirken, bu
konuda var olan yasal düzenleme ise tamamıyla kağıt üzerinde
işliyor.
Ürettiği ve perakende zincirleri aracılığıyla ürününü satışa sunan
KOBİ'ler, bir çok 'gizli maliyetler'i de sineye çekerek, parasını
ortalama 3 ayda tahsil edebilirse Allah'a dua ediyor. Parasını 6
ayda, hatta 9 ayda alabilen KOBİ sayısı bir hayli fazla.
Dolayısıyla, Türkiye'de üreticiden perakendeciye, 'vade'
mekanizması da o kadar çığırığından çıkarılmış vaziyette ki,
enflasyonu besleyen bir 'gizli maliyet' de 'vade dengesizliği'nden
geliyor. Eğer, katma değer zincirindeki, üretimden tüketime uzanan
dağıtım zincirindeki 'modası geçmiş' aracılıkları, 'gizli maliyet'
oluşturan kesintileri ve 'mantık dışı' vadelendirmeleri ortadan
kaldırırsak, fiyat istikrarı adına, enflasyonla mücadele adına çok
önemli bir süreci yakalamış olacağız.