Türkiye'ye yönelik 'ekonomik savaş'ın 'psikolojik harp' boyutu
her zamanki döviz kurları. Oldukça sığ bir piyasa ortamında, döviz
kurlarını hızla yükselterek, hep bir ağızdan TCMB'yi faiz
artırımına zorluyorlar. Merkez Bankası faiz artırmadıkça, döviz
kurlarının asla sakinleşmeyeceğini ifade edip, önümüzdeki birkaç ay
için rahatsız edici dolar kuru öngörüleri paylaşıp, Türk iş
dünyasını bugün ihtiyacının olmadığı bir döviz talebine
zorluyorlar. İş dünyasının bu iddialara prim vererek, neredeyse 6
ay sonraki döviz ödemeleri için bile bugünden döviz toplamaya
kalkması ise, kurları büsbütün artırıyor. Bu noktada, öncelikle,
TCMB'nin faiz artırması iki açıdan doğru bir strateji değil.
Birincisi, Türkiye'nin şu anda esas sıkıntısı maliyet enflasyonu.
Faiz artışı ekonominin kaynak, reel sektörün kredi maliyetlerini
artıracağından, maliyet enflasyonunu da artıracak. İkincisi,
Türkiye ile G20 ülkeleri arasındaki faiz makası açılacak ki, bu
makasın açılmasını da 'Türkiye'nin küresel algısı' bozuluyor, diye
yine aleyhimize kullanacaklar.
TCMB'nin ve Ekonomi Yönetimi'nin ilk yapacağı iş, döviz
piyasalarına derinlik kazandıracak ve vatandaşın ileri tarihte
alması gereken dövizi bugünden belirli bir kur seviyesinde
alacağını temin edecek vadeli kur işlemlerine öncelik vermesidir.
Nitekim, 2 haftadır TCMB, attığı tüm adımlarla döviz piyasasına bir
derinlik kazandırmaya, böylece dövize gösterilen spekülatif talebi
azaltmaya çalışıyor. TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerinin yanı
sıra, bankaların gecelik borçlanma limitlerini sıfırlayarak, TCMB
hem elindeki sınırlı döviz rezervini kullanmadan reel sektörün kur
riskini hedge edebileceği imkânı sunuyor; hem de TL'nin değerini
sınırlı ölçüde artırarak döviz kurlarındaki yüksek dalgalanmayı,
spekülatif atağın köpüğünü söndürmeye çalışıyor. Kimi küresel
aktörlerin 'TCMB faiz artırmadığı müddetçe bu kur hareketi durmaz'
sözüne de kanmayalım. Dünyanın her yerinde, yüzlerce defa, bu tür
kur hareketlerinin köpüğü, basiretli ve sakin davranılarak
söndürülmüştür.
Bu satırları, Gazetemizin Antalya'da, Başbakan Yıldırım ile Çevre
ve Şehircilik Bakanı Özhaseki'nin katıldıkları 'Antalya Kentsel
Dönüşüm ve Stratejik Yaklaşımlar Kurultayı'ndan yazıyorum.
İstanbul'da başarılı bir kentsel dönüşümün Türkiye'nin büyümesine
tek başına 0.3 puan, tüm Türkiye'de kentsel dönüşümün 1.2 puan
katkı sağlayacağını dikkate aldığımızda, Turkuvaz Medya Grubu'nun
ve Sabah'ın bu alanda farkındalık ve strateji oluşturma;
Türkiye'nin 'kentsel dönüşüm' başarısının markalaştırılmasına katkı
çabasını iyi okumamız gerekir.