21. Yüzyıl'ın küresel düzen, küresel ekonomi- politik sistem
açısından bir hayli karmaşık hale geldiğini bu döneminde, son 10
yıldır zaten küresel ölçekte konuşulan, tartışılan, farklı
yönleriyle ele alınan bir başlık olan 'küresel eksen
kayması' sürecini de pek çok farklı yönüyle ele alıyoruz.
2. Dünya Savaşı'dan sonra iyice belirginleşen 'Atlantik
İttifakı' ve bu ittifakın önemli sac ayağı olan Avrupa,
ABD'nin öncülüğünde başlamış olan Avrupa Birliği projesini iddialı
bir siyasi, ticari, ekonomik birliğe taşıma başarısının yanı sıra,
yüzyıllara dayanan sayısız 'sabıka dosyası'dan
sıyrılmaya odaklandığı bir 'aydınlanma' dönemine yoğunlaşma
sürecini de önceliklendirdi. 1950 ile 2020 arası süregelen bu 70
yıllık dönemde, özellikle Avrupa ve genel anlamda 'Atlantik
İttifakı' ülkeleri kendileri için 'özgür ve demokratik dünya'nın
güçlü temsilcileri anlamında iddialı bir tanımlamayı da
önceliklendirdiler.
Hayli bir ilginç bir yaklaşım olarak, 'uygar dünya'nın yegane
standartlarının sadece kendilerinde olduğu, sadece kendilerinin
temsil etmekte olduğu yönünde bir anlayışı da kapıldılar. Oysa, 21.
Yüzyıl'ın başlaması ile birlikte...