2. Dünya Savaşı'ndan sonra, yepyeni bir işbirliği sürecine imza atılarak, demokrasi, sosyal devletçilik, barış, fikir özgürlüğü ve refah toplumu kavramlarını da içinde barındıran bir 'Aydınlanmış Avrupa' kavramının, hatta doktrininin 50 yıllık zahmetli inşası, 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde, sadece 25 yılda 'karanlığa' gömüldü, temelleri derinden sarsıldı. Bu net tabloya rağmen, kimi Avrupalı neoliberal ve sol tandanslı siyasetçilerin hala 'Aydınlanmış Avrupa' illüzyonunu ısrarla üsluplarında sürdürmeleri trajikomik bir sahneyi de beraberinde getiriyor. Şansölye Merz'in basın toplantısında Türkiye'yi Avrupa'nın yayında görmek istediklerini söyleyip, Türk işçilerin Almanya'nın kalkınmasına katkılarına yönelik 'övücü' sözleri, esasen, Türkiye'nin sonsuza kadar Avrupa Birliği'nin bir parçası olmayacağına yemin etmiş bir zihniyetin 'kibirli' üslubudur. Özü de şudur:...
Ana fikir: '50 yıllık 'Aydınlanmış Avrupa'
doktrini çöktü; bugün Avrasya'da barış ve istikrar merkezi
Türkiye'dir.' (Gazete sayfasına bir sürmanşet atmak gerekir
ise)
2. Dünya Savaşı'ndan sonra, yepyeni bir işbirliği sürecine imza atılarak, demokrasi, sosyal devletçilik, barış, fikir özgürlüğü ve refah toplumu kavramlarını da içinde barındıran bir 'Aydınlanmış Avrupa' kavramının, hatta doktrininin 50 yıllık zahmetli inşası, 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde, sadece 25 yılda 'karanlığa' gömüldü, temelleri derinden sarsıldı. Bu net tabloya rağmen, kimi Avrupalı neoliberal ve sol tandanslı siyasetçilerin hala 'Aydınlanmış Avrupa' illüzyonunu ısrarla üsluplarında sürdürmeleri trajikomik bir sahneyi de beraberinde getiriyor. Şansölye Merz'in basın toplantısında Türkiye'yi Avrupa'nın yayında görmek istediklerini söyleyip, Türk işçilerin Almanya'nın kalkınmasına katkılarına yönelik 'övücü' sözleri, esasen, Türkiye'nin sonsuza kadar Avrupa Birliği'nin bir parçası olmayacağına yemin etmiş bir zihniyetin 'kibirli' üslubudur. Özü de şudur:...
2. Dünya Savaşı'ndan sonra, yepyeni bir işbirliği sürecine imza atılarak, demokrasi, sosyal devletçilik, barış, fikir özgürlüğü ve refah toplumu kavramlarını da içinde barındıran bir 'Aydınlanmış Avrupa' kavramının, hatta doktrininin 50 yıllık zahmetli inşası, 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde, sadece 25 yılda 'karanlığa' gömüldü, temelleri derinden sarsıldı. Bu net tabloya rağmen, kimi Avrupalı neoliberal ve sol tandanslı siyasetçilerin hala 'Aydınlanmış Avrupa' illüzyonunu ısrarla üsluplarında sürdürmeleri trajikomik bir sahneyi de beraberinde getiriyor. Şansölye Merz'in basın toplantısında Türkiye'yi Avrupa'nın yayında görmek istediklerini söyleyip, Türk işçilerin Almanya'nın kalkınmasına katkılarına yönelik 'övücü' sözleri, esasen, Türkiye'nin sonsuza kadar Avrupa Birliği'nin bir parçası olmayacağına yemin etmiş bir zihniyetin 'kibirli' üslubudur. Özü de şudur:...