Kerem Alkin Sabah Gazetesi

ABD Türkiye’yi ‘kaybetmenin’ paniğinde

2008 küresel finans krizine kadar, ABD'nin hayli yakından tanıdığını, hatta 'kontrol altında' tuttuğunu düşündüğü Türkiye, ekonomisini yeniden yapılandırması gerekiyorsa IMF ile...

03 Ağustos 2018 | 258 okunma

2008 küresel finans krizine kadar, ABD'nin hayli yakından tanıdığını, hatta 'kontrol altında' tuttuğunu düşündüğü Türkiye, ekonomisini yeniden yapılandırması gerekiyorsa IMF ile yürüten, altyapı yatırımları gerçekleştiriyorsa Dünya Bankası'ndan kredi alan, silah ve mühimmata ihtiyacı var ise ABD'den temin eden, NATO'nun tüm beklentilerini karşılayan, kuruluşundan bu yana üyesi olduğu uluslararası örgütlerde 'Atlantik İttifakı'yla birlikte hareket ediyor gözüken ve gelecekte de hep böyle kalacağı zannedilen bir ülkeydi. Derken, 30 Ocak 2009'da, Davos'ta, Cumhurbaşkanı Erdoğan '1 minute' dedi. Türkiye IMF ile yolları ayırdı. IMF, tersine, Türkiye'den 5 milyar dolar destek istedi. Türkiye, Çin, Güney Kore, Rusya gibi ekonomilerle nükleer enerjiyi, uydu sistemlerini, hava savunma sistemlerini konuşur ve projeleri hayata geçirir hale geldi.
2012'de ABD menşeli şirketlerin Türkiye'deki doğrudan yatırım stoku 1.3 milyar dolar iken, Asya şirketlerinin toplam yatırımları 2.4 milyar dolardı.
2017'de ABD'nin 1954-2017 arası, 63 yılda doğrudan yatırım stoku daha ancak 1.8 milyar dolara ulaşmışken, Asya şirketlerinin yatırımları 4.2 milyar doları geçti. Çinli şirketler tek başına 1 milyar dolara ulaştı.
Rusya'nın öncülük ettiği ülkeler grubu 5.3, Afrika ülkeleri 2.5 milyar doları yakaladılar.
Bu dönemde, Şanghay İşbirliği Örgütü ile BRICS'in 'daha güçlü işbirliği' adına çağrıları yoğunlaştı. Eylül 2014'te Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez 'Dünya 5'ten Büyüktür' dedi ve hiçbir operasyon, hainlik, işgal girişimi, Başkan Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin yükselişini, Avrasya'da artan 'oyun kurucu' gücünü durduramadı.
ABD, Türkiye'nin dünya siyasetinde artan öneminden, hem yerel, hem de küresel vesayet odaklarını bir bir devre dışı bırakma becerisinden, Milli Egemenliğinin perçinlenmesinden panik olmuş durumda. Küresel ekonomi-politik yeniden yapılanırken, yeni 'kutup'lar oluşurken, Türkiye çok yönlü ve çok katmanlı bir diplomasi ağı oluştururken, ekonominin güçlendirilmesine yönelik etkili adımlar, Türkiye'nin 'yeni' öyküsü ve 'yeni' stratejik plan, ABD'nin son kozu olan 'ekonomik operasyonu' da boşa çıkaracaktır. Yeter ki, uyanık olalım, bir ve beraber olalım.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Neoliberal Kapitalizm’ ve Küresel Sıkışma 03 Mayıs 2024 | 220 Okunma Küresel emtiaların gelecek 10 yılı 01 Mayıs 2024 | 97 Okunma IMF: Verimlilik odaklı reformlar hızlandırılmalı 29 Nisan 2024 | 72 Okunma Batının ‘mükemmeliyetçilik’ sendromu 26 Nisan 2024 | 73 Okunma Küresel ticarette ‘jeoekonomik parçalanma’ 24 Nisan 2024 | 66 Okunma