Türkiye ile ABD arasında siyasi, diplomatik, ticari ve askeri
ilişkilerinin son 25 yılına yönelik genel tabloyu
pazartesi günkü yazıda özetlemiştim. Başkan Trump'ın ikinci
başkanlık dönemine yönelik olarak, bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımız
ile Başkan Trump arasında güven odaklı diyalog
kritik önemde fırsatlara işaret ediyor. Bilhassa Trump'ın ekibinde
de yer alan ve Vaşington'a çöreklenmiş siyonist, uç liberal
siyasetçiler, bürokratlar arasında 'tescilli' Türkiye karşıtlarının
hizaya getirilmesi suretiyle, iki ülke arasında ilişkilerin
'kazan-kazan' ilkesine dayalı yeni bir düzeye
geçmesine imkan verebilir. Bu nedenle, 1. Körfez Savaşı'ndan, yani
1990'lardan bu yana, Türkiye-ABD ilişkilerini zehirleyen Amerikan
sivil ve askeri kurumlarının, istihbarat birimlerinin Türk siyaset
dünyasına müdahale etme cüretini kendilerinde görme hastalığından
artık kurtulmaları gerekiyor.
21. Yüzyıl'ın ilk çeyreği geride kalırken, karşımızdaki küresel
ekonomi-politik tablo ve G7/E7 rekabeti, ABD'nin
her yaptığına, her dediğine 'eyvallah' diyecek bir küresel düzenin
artık kalmadığının kabullenilmesini gerektiriyor. Bu süreç...