Maçın ana fikrini hemen ilk cümlede kalın harflerle
belirleyelim: Yani İngiliz liginin oyuncuları yani yerli malı,
Kolombiya'nın dünyanın dört bir tarafından toplanmış yani toplama
takımını çok basit yendi. Basit yakıştırmasının içindeki olgu da o
toplanmış takımın bedava yaptığı bir penaltıdan kaynaklanıyor.
İngiliz takımı hiç de öyle ne 1966'da kupayı kazanan takım ne de
daha sonraki kupalardaki önemli tanınmış isimlerden kurulu bir
ekip. Tabii ki günümüz Premier Lig'in önemli oyuncuları var bu
kadroda. Ama hafızalarımızda yer edinmiş tipik İngiliz futbolunu
bırakın yeni modelin esintilerini bile göremiyoruz.
Ne ön tarafta son adam veya adamların duvar olarak orta sahalarını
veya kenardan gelecek beklerini oyuna topla çağırdıklarını
göremedik. Karşı tarafa baktığımız zaman yani Kolombiya'ya,
dünyanın dört bir tarafından toplanan oyuncular sanki İngiltere'ye
oranla daha bir topla oynayıp, neredeyse takımın tamamını oyun
kurgusunun içine alarak hücum aksiyonlarının organize ettiklerini
gördük. Ama onların golü de bir korner atışının sonunda tabelaya
yazıldı.
Tabii ki İngiliz Millî Takımı kendi klasiği olan duran toptan gol
yemişse bunun da altı bu kupada çizilecek olan önemli noktalardan
biri olacaktır. Dün akşamki maçın bir üzerinde durulması gereken
görüntüsü de İngiliz takımının zaman zaman üçlü gibi yer alan
savunma kurgusudur. Bu hoca 150 yıllık gelenekle oynayarak, acaba
neyi düşünmüştür, çok merak ederim.
Ve İngilizler yıllardır yakalarından düşmeyen temdit penaltılardaki
şanssızlığını yenerek yapabileceğinin en fazlasını yapabilmenin
gururuyla uçağına binip ülkesine dönecek.