Geçtiğimiz bayramın üçüncü günü, yani perşembe saatler 12.30’u
gösterdiğinde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün resmî internet sitesini
ziyaret ettim. Merakım; Sousa’nın transferi idi. Bilgilendirme
başlığı altında söz konusu futbolcunun transferi için Arabistan
kulübü falanca ile görüşmelere başlandığı açıklanıyordu. Zaten bu
haberi aynı sabah ekranlardan öğrenmiştim, hatta 12 milyon avroluk
bedelle olduğunu...
Devam edeyim dedim.
Aaaa o da ne?
Bu bilgilendirmenin hemen altında bir başka bilgilendirme başlığı
var. Onda da Sousa için “Bize yapılan teklif geri çevrilmiş olup bu
futbolcumuzun BAŞKA BİR KULÜBE TRANSFERİ DİYE BİR PLANIMIZ YOKTUR”
açıklaması var. Büyük harflerle yazılı bölüme bakar mısınız?
Eeee kulübün adresini yeni öğrenenlerden yönetim oluşursa bu da
olur... Sakın yalanlamaya kalkmayınız, kayıtlıdır.
Bir de getirip gönderdiğiniz Meksikalı var. Ne sportif direktör
değil mi? O da haftaya...
Gomis attaya mı gitti?
Yine ekranlardan bu defa bayramın ikinci akşamı bir haber döküldü.
Galatasaray, Gomis’i, yanlış hatırlamıyorsam, 6 milyon avroya S.
Arabistan’a okutmuştu! On numara iş... Ülkemizdeki savunmaların bir
türlü organize olamayışları sebebiyle gol kralı da olmuştu bu
futbolcu...
Ama yavaş yavaş yerleşme öğrenilince Gomis bitti. Tabii ki arkadaki
orta alanı ne oynadığını bilmediği için de... Tamam da, tek
başına Eren’le iş yürümez. Mutlaka bir Terim buluşu
gerekiyor...
Beşiktaş’ı bir beğen, bir beğenme!
Söz konusu eleme usulü bir kupa maçıysa, deplasmanda alınacak sonuç
içinde bir de golünüz olursa, rövanşta tur şansınız büyük olur. Bu
olmazsa olmazı Beşiktaş, Partizan oyununda elde etti. Daha ne
istiyoruz ki acaba? İstanbul oyununda da tur sağlanırsa, hoş geldin
gruplar!
Ama işin bir de lig ayağı var. Ben son yıllarda bir kalecinin
oyunun skoruna bu kadar büyük etki yaptığını gördüm. Yahu, onlar ne
biçim değişikler hocam? Hele hele Quaresma’nın bitime 10 dakika
kala çıkıp da yerine bir yıldır oynamayan Töre’nin
girişi...
Comolli ve Cocu planı mı bu?
Elde Soldado vardı santrfor olarak... Ardından Slimani geldi...
Yetmedi, bu defa Frey düştü Kadıköy’e... Etti mi üç santrfor! Sousa
gitti, Giuliano gitti... Eeee orta alan kime kaldı acaba? Savunmaya
Diego Reyes geldi... Stoper yerine destek veya takviye... Tamam...
Peki, iki kıyı arasında karşıdan karşıya tehlikeler yaşamadan
geçmek için yüzmek mi daha doğru, yoksa sağlam bir tekne ile o işi
yapmak mı? Eh Ayew, Valbuena, Dirar, Alper, Barış da ön saha
oyuncusu değiller mi? Takımı takviye, transfer politikası da budur
işte!
Sonuç mu? Üçüncü haftada ikinci yenilgi... Ne on bir ve ne
değişiklikler ama... Yol yakınken diye başlayan bir yakıştırma
vardır. Hani hatırlatayım dedim.
Koşma, gösterme ve alış-veriş...
Allah rahmet eylesin, Selahattin Torkal Ağabeyim, yani Cihat
Armanlı efsane Fenerbahçe’nin en teknik oyuncusu, sonraların teknik
direktörü, futbolun en önemli sırrı olarak şu cümleyi ezberletmişti
bana: “Aldım-verdim-kaçtım... “ Yani topu almak için kendimi boşa
kaçarak göstereceğim, aldığım topu da ilk gördüğüm uygun arkadaşıma
vereceğim ve yine koşup tekrar almak için çaba harcayacağım... İşte
isim olarak ünlülerle dolu Galatasaray ilk defa bunları yaptı genel
olarak... Alanyaspor mu? Bunları hep seyretti... Bakalım Terim
Hoca’nın bu 6-0’lık skor sahibi takımı ilk maçta ne yapacak?
Kadın voleybolu tek geçerim!
Takım sporlarımızda zevkle, heyecanla, sık sık bağırıp çağırarak
izlediğim tek millî takımımız, Kadın Voleybol Millî Takımı’dır. Son
olarak da Antalya’da Azerbaycan’ı, Rusya’yı ve İtalya’yı
devirdiler. Şimdi önlerinde önemli bir şampiyona var. Guidetti
Hoca’nın Vakıfbank eseri ortadadır. Şimdi de Millî Takım eseri...
Hem de yüzde sekseni yenilenmiş bir takımla... Helal olsun
size!