Birer hafta ara ile önce Aziz Yıldırım, sonra da Ali Koç
Kadıköy’deki bir lokantanın üst katında üyeler ve taraftarlarla
sohbet ettiler. Ben orada yoktum ama Kadıköy Çarşısı dendiği zaman
benden sorulur. Peki, siz Kadıköy’ün neresindensiniz ki?
Yanınızdaki koruma ve vesaire sayesinde umarım yolunuzu kaybetmeden
evlerinize dönebilmişsinizdir.
Hey gidi Semih (Bayülken) Baba hey! Sular İdaresindeki
muayenelerden sonra Kadıköy Çarşısı’nı adım adım gezer,
sohbetlerini yapar, hatta bazen de ona takılıp kızdırırlardı da...
Siz bilir misiniz, Semih Baba o çarşıda kaç kişiyi Fenerbahçeli
yapmıştı? Pardon, Fenerbahçe nerede kurulmuştu? Temeli İstanbul’un
hangi ilçesi idi? Zahmet olmuş be!
Ardasız olsaydı!
Başakşehirspor, taa en başından beri, hatta imzalar atılmadan önce
yazdım, söyledim, şayet Arda transferi macerasına dalmasaydı, bugün
şampiyon olmuştu. Bakınız, Osmanlıspor maçının ikinci yarısı ve son
Antalyaspor maçı... Kim bu yanlışın akıl hocası ise derhâl
oralardan uzaklaştırılmalıdır.
Ah Hıncal Uluç Ağabey ah!
Geçenlerde köşesinde İstanbul’un gençliğinden yakınıp, Orhan Veli’nin satırlarına değinmiş ve “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı...” şiirinden söz etmişti. Bir etkinlik için 900 bin gençten 100 bininin bile ilgilenmediğini dile getirmişti. Ustacığım; sen bana saat 20.00 civarlarından sonra bir takıl, bu gençliğin ne hâlde olduğunu bizzat gör.
Terim Hoca’nın armağanı...
Galatasaray şayet son maçta en azından bir puan alırsa şampiyon
olacak... Kimin eseri mi? Tartışmasız Terim Hoca’nın... Teknik
yanlışları, ya da bizi şaşırtan operasyonları yok mu? Her hocanın
vardır. Ne var ki, kaybolmuş Donk, Rodrigues ve son ithalat
Nagatomo kimin eseri ki? Ya kulübeye getirdiği, mal fazlaları
hariç, eski topçular... Hele hele son maçlardaki aktif dinlenme
süreleri... Tıpkı dört yıllık şampiyonluk süreci içinde Ankaragücü
erteleme maçından sonra konuştuğumuz gibi...