Şu bizim Futbol Federasyonu var ya... Özerk mi özerk… Hem de
öylesine ağırlıklı ki, yayın hakkını verirken açık arttırma yapmaya
bile ihtiyacı yok. Kafasının kestiğine verir...
Ama aynı federasyon, bir hafta sonraya ertelediği maça aynı hakemi
verir. Ertesi gün olsa, tamam... Galatasaray-Juventus örneği...
Acaba, aynı federasyon daha maç başlama saati gelmeden komplo mu
sezdi? Ya da “Git yediğin haltı temizle!” mi dedi? Ne bileyim yahu,
bende de akıl gitti galiba... Şimdi zurnanın zırt dediği bir yer
daha var. Ben o hakem olsam o maça çıkmazdım...
Kadıköy Belediyesi de bir ömür!
Bizim Kadıköy Belediyesi geçtiğimiz cuma “Sporun dünü, bugünü,
yarını” adlı bir sempozyum düzenledi. Güzel! Birçok meslektaş ve
spordan gelenler katılmış. O da güzel! Demek ki değerli ağabeyim
Hıncal Uluç’la birlikte, Kadıköy’deki tek spor salonu olan
Caferağa’nın yıkılıp yerine, sızan bilgilere göre, alışveriş
merkezi yapılmasını engelleyişimizin rolü olmuş Belediye Başkanı
üzerinde.
Başkan, kendini hakikaten Kadıköylü sananların dolmuşuna da
binmişti bir aralık... Yeni haber de şu: Caferağa devam ediyor.
İşletmelerinin ihalesi bile yapılmış. Ne maçlar var ama orada bir
bilseniz... Yıkılsaydı herhâlde basketbol ve voleybol maçları
Bağdat Caddesi asfaltında yapılacaktı...
O fotoğraf, o imzanın gününe ait değildir...
Fenerbahçe Spor Kulübü, kim uydurduysa, 3 Mayıs’ı yine “Kuruluş günü” olarak Anıtkabir’de kutladı. Hani şu Atatürk’ün kulübün hatıra defterine yazdığı gurur verici satırların karalandığı gün... Bir uyarı daha... Sanki bu yazının yazıldığı günü belgeleyen malum Kalamış fotoğrafı da acaba hangi yıla aittir? Öyle ya Atatürk 1918’de 37 yaşındadır. Bakın bakalım o yaşta mı o fotoğrafta? Bir kanıtım daha var. Elinden tuttuğu küçük şapkalı kız Ülkü 1932 doğumludur. Yani Atatürk hayatını kaybetmeden 6 yıl önce doğmuştur. Pardon unutuyordum; 1918’de fötr şapka giyiliyor muydu yahu?